Viyana Gezi Notları30 Ekim 201442 YorumKategori : Avusturya , Viyana , Yurt dışı Seyahatleri30 2014'ün kurban bayramını Avusturya'da geçirdik… Bu bayram ilk günü cumartesi olduğu için toplamda sadece 4 gün tatil imkanı sunuyordu.Viyana'ya gitme kararını verirken iç sesim şunları söylüyordu: Tatil kısa, sadece 4 gün. Tarih 4 ekim, Avrupa çok soğumuş olmuyor. Kredi kartımda biraz mil var ama harcamayayım, biriksin, kışın uzak bir yere bedavaya gideriz. E biletimi kendi paramla alacaksam en ucuz neresi var, hah Viyana fena değil Pegasus'ta. Alayım gitsin, görmüş oluruz…Aynen de böyle bir monoloğun sonunda Olgun'un bana verdiği yetkiye dayanarak biletlerimizi aldım. Arife günü akşam uçup bayramın son günü dönünce 3 buçuk gün gezmiş olduk. 2 tam günü Viyana'ya, 1 günü de Salzburg'a ayırdık. Son gün dönüş ile geçti, ama son günün bize sunduğu güzel bir sürpriz de vardı!Bu bayram Viyana'daydıkBiletimi çok bilinçli ve istekli almamıştım ama araştırırken şehre olan hevesim arttı. Gidince de gördüm ki güvenli, nezih ve temiz bir yer, kendinizi tetikte olmak zorunda hissetmiyorsunuz. İmparatorluk zamanındaki atmosferi korumayı başarmışlar, atlar ve faytonlar her yerde. Her an karşınıza kabarık etekli vals yapan hanımlar çıkacak gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Binalar çok nizami ve süslü, dış cephelerinin görünümü için "pasta kreması" deyimi kullanılıyor. Viyana'da müzik önemli yer tutuyor, klasik müziğin, operanın şehri burası… Atlar, faytonlar bir çok yerdeHavaalanından ulaşım:Viyana'da havaalanının ismi Schwechat. Merkezden yarım saat bile sürmüyor. Biz Pegasus'un abuk uçak saati yüzünden gece yarısı 3'te orada olacaktık. O saatten sonra ne tren, ne havaalanı otobüsü… Taksiye mecburduk. Taksiler 60 – 70 euro tutar dediler, şöyle bir yutkundum… Ayarlamış olduğumuz otel ile iletişime geçip transfer için fiyat aldım, 44 euro denildi, kabul ettim mecburen.Gece o saatte başka bir çözüm bulunabilir miydi bilmiyorum ama siz normal bir saatte varırsanız Viyana'ya, 8 euro karşılığında havaalanı otobüslerine binebilirsiniz. Veya tren ile Viyana'nın merkezindeki tren istasyonu olan Westbahnhof'a ulaşabilirsiniz. Biz dönüşte Westbahnhof'tan otobüse bindik mesela… Viyana'da Konaklama:Otel araştırmalarına biraz geç başladığım için fazla seçenek kalmamıştı. Çok pahalı olsun istemiyordum, ama yine yüzüne bakılır bir otel olsun istiyordum. Hotel Bellevue Booking'de ve Trip Advisor'da iyi puan almıştı, kahvaltısının da çok beğenilmiş olduğunu görünce ayarlayıp geçtim. 3 geceliğine 280 euro verdik.Otelimiz 9. Viyana olarak geçen bir muhitteydi. Merkeze uzak değildi, ama yürümek biraz uzun sürebilirdi. Yeri konusunda tereddütlerim olsa da oraya gidince yersiz olduğunu anladım, tüm önemli noktalara tek araç ile 10 dakikada ulaşılabiliyordu.Hotel Bellevue'den çok memnun kaldım. Dizaynı eski görünümlü ama ilginçti. Odamız kocamandı ve beklediğimden daha lükstü. Konaklamaya kahvaltı dahil, kahvaltısı da açık büfe ve çok çeşitliydi. Tam olarak Türk damak tadına hitap etmese de yiyecek bir sürü şey bulunuyordu."İyi ki bu otelde kaldık" dememin bir başka sebebi de kahvaltıda tanıştığımız bir Türk çiftti. İlk günümüzde bize haritayı çözmemizde yardımcı oldular ve gittikleri bazı yerleri tavsiye ettiler. Adil Bey ve Gülizar Hanım çok tatlı insanlardı, iyi ki karşılaştık! Otelde tanıştığımız Adil Bey ve Gülizar Hanımla bilgi paylaşımıBu arada otelde kahvaltıda şampanya ikramı yapılıyordu. Meğer Avusturyalılar sabah şampanya içince güne daha zinde başlıyorlarmış. Viyana'da şehiriçi ulaşım:Şehiriçi ulaşımda metro ve tramvaylar kullanılıyor. Eski şehrin merkezinde kalırsanız belki pek işinize yaramaz ama bizimki gibi şehir merkezine hafif uzak bir otelde kalıyorsanız günlük veya bir kaç günlük Viyana Kartları'ndan alabilirsiniz. 48 saatlik kart kişi başı 13,3 euro idi. Biletler "tabak" denilen tütün marketlerde satılıyordu.Toplu taşıma araçlarına elinizi kolunuzu sallayıp girebilirsiniz, biletinizi kimse kontrol etmiyor. Yapmanız gereken şey bileti aldıktan sonra ilk bindiğiniz araçta biletinizi makineye okutup üzerine tarih ve saatin basılmasını sağlamak. Almış olduğunuz bilet, o tarih ve saatten itibaren geçerli oluyor. Her seferinde basmanıza gerek yok, 2 günlük bilet ise ilk binişinizde basmanız yeterli. Ha bilet almayıp binerseniz veya aldığınız bileti basmazsanız ne olur? Hiçbir şey! Sadece ayıp etmiş olursunuz ve kontrol olması durumunda büyük ceza yersiniz. Viyana'da gezilecek yerler:Gezilecek yerleri 2 tam güne sığdırdık. Genel olarak Supernicevisit blogunun hazırladığı programa uyduk ama biraz değişiklikler oldu, bir kaç yer ekledik.Viyana, tarihi boyunca imparatorluklara başkentlik yapmış köklü bir kent. Hele bir Habsburg Hanedanlığıvarmış ki, tüm Avrupa'da ama en çok da Viyana'da iz bırakmış… E iz bırakanlar unutulmazmış, Viyana'ya her gelen Habsburglar'ın saraylarını geziyor, onların tarihini yeniden yaşıyor … 3 adet önemli saray var:Hofburg Sarayı:Habsburg ailesinin kışlık sarayı. Yeri şehrin göbeğinde, eski şehirde Kohlmarkt Caddesi'nin sonundaki Michaeler Meydanı'nda.Hofburg SarayıHabsburglar'ın Kral Franz Joseph ve eşi Elizabeth, namı değer Sisi bu sarayda sık sık karşılaşacağınız isimler.Özellikle Sisi, Viyana tarihine damgasını vurmuş bir imparatoriçe, bizim Hürrem gibi düşünebilirsiniz. Kocasının ona çok aşık olması, kendi melankolik ruh hali, anoreksik oluşu, Avrupa'daki önemli aileler ile arasını iyi tutması anlatılıyor da anlatılıyor… Yıllardır medyatikliğini korumuş olan Sisi için filmler çekilmiş, kullandığı eşyalardan müze yapılmış. Sisili hediyelik eşyalar Viyana'nın her yerinde… "Vay be, ne kadınlar var!" diyorum, şaşkınlığımı gizleyemiyorum…Avusturya'nın ünlü imparotoriçesi Sisi Sisi'nin hazin bir sonu var. İtalya'ya Cenova'ya gezmeye gittiğinde bir anarşist tarafından bıçaklanarak öldürülüyor.Hofburg Sarayı'nda imparatorluk zamanı kullanılan gümüş eşyalar koleksiyonunu gezdik ilk olarak. İhtişamın sonu yoktu…Gümüş eşyalar müzesiDaha sonra yine sarayın içinde Sisi'nin eşyalarının sergilendiği Sisi Müzesi'ne geçtik. Fotoğraflarında o kadar zayıf görünmüyor olsa da 172 boyunda, 48 kilo imiş Sisi. Yediğini kusar, spor yaparak zayıf kalmaya özen gösterirmiş. Saçlarını şekillendirdiği bigudilerden, tırnaklarını törpülediği manikür setine kadar sergilenmiş. Süslü hatunmuş vessellam…Müzenin sonunda Sisi'ye saplanan hain hançeri de görüyoruz.Sisi müzesinin ardından imparatorluk dairelerine geçiliyor. Yaşadıkları odaları inceleme fırsatınız oluyor.Hofburg Sarayı kompleksi içinde bir başka bölümde Kış Binicilik Okulu var. Burada özel eğitilmiş atların 80 dakikalık gösterileri oluyormuş. Biz vakit ayıramadık.Hofburg Sarayı'nda Gümüş Eşyalar Bölümü ve Sisi Müzesi'ne giriş kişi başı 11,5 euro. Biletleri online almıştık sıra beklememek için.Belvedere Sarayı:Prens Eugen'e Osmanlı'nın Viyana kuşatmasında gösterdiği üstün performanstan dolayı hediye edilen saray burası. Bize okullarda "kış geldiği için Viyana'yı alamadık" diye öğretilse de sanırım ortada başarılı bir müdafaa söz konusuymuş ki kumandan Prense koskoca saray hediye edilmiş!Prens Eugen'in meziyeti mi, kışın azizliği mi bilinmez ama karşılığında elde edilen bu saray sanat ile donatılmış.Yukarı Belvedere ve Aşağı Belvedere olmak üzere 2 bölümde gezilen sarayın yukarı bölümünde daimi eserler, aşağıda ise geçici sergiler oluyormuş.Biz sadece yukarı bölümü gezdik. Bileti 12,5 euro idi. Buradaki en önemli eser Viyana'da her yerde replikalarıyla karşınıza çıkacak olan Gustav Klimt'in "The Kiss" yani "Öpücük" eserinin orijinali. Belvedere Sarayı'nda "Napoleon Crossing the Alpes"Belvedere Sarayı şehrin içinde sayılır. Yürüyebilirsiniz veya D tramvayına binebilirsiniz. Bahçesi gayet hoştu, mutlaka gezmelisiniz! Belvedere Sarayı'nın bahçesiSchönbrunn Sarayı:Meşhur Habsburg ailesinin yazlık sarayı Schönburunn. Her yazlık gibi biraz şehir dışında kalıyor, ama ulaşımı 20 dakika bile sürmüyor. U4 metrosuna atlayıp Schönbrunn durağında iniyorsunuz.Bize ilk gün gezdiğimiz saraylar yettiği için bir de buraya girmeyelim dedik, muhteşem bahçesinde dolandık. Schönbrunn SarayıSarayın içine girmek isteyenler için kısa bir bilgi vereyim, içeride 40 adet oda varmış. Hepsini gezmeye zamanı olmayanlar için kısa turlar, doyasıya gezeyim diyenler için uzun turlar var. Uzun tur alan Maria Theresia'nın odasını da görüyormuş. Turlar audioguidelar eşliğinde yapılıyormuş.Kim bu Maria Theresia? Yine Avusturya İmparatorluğu'nun güçlü kadınlarından. 16 çocuk doğurup her birini Avrupa ülkelerinin önde gelenleriyle baş göz etmeyi becermiş başarılı bir anne 🙂 Çocuklarından biri de şu Fransız ihtilali sırasında "ekmek bulamazlarsa pasta yesinler" diyen Maria Antoinette imiş!Schönbrunn kompleksinde sadece saray değil, bahçede bir tepenin üzerinde kurulmuş zafer takı Gloriette ve sınır bitkilerinden yapılmış bir labirent de var. İsterseniz saray odalarını gezebileceğiniz, Gloriette'nin terasına çıkabileceğiniz ve labirentte kaybolabileceğiniz kombine bir bilet de alabilirsiniz.Schönbrunn Sarayı'nın muhteşem bahçesiGloriette isimli Zafer TakıBitkilerden yapılmış labirentYine bu komplekste büyük bir hayvanat bahçesi, saray araçları müzesi ve Palmiye evi olduğunu da hatırlatalım…Biz Schönbrunn'un sadece bahçesini gezdik, hiç ücret ödemedik. Alacağınız aktiviteye göre bilet fiyatları değişiyor.Scönbrunn bahçesiTüm saray biletleri için tıklamanız gereken site http://www.imperial-austria.at/ Hem bilet fiyatlarına bakabilir, hem de bilet kuyruğu beklememek için biletlerinizi online alabilirsiniz.Sarayları bitirdiğimize göre Viyana'nın ünlü sokaklarına ve yapılarına geçelim… Burada önem sırasına göre değil, gezdiğimiz sıraya göre anlatıyor olacağım.Viyana CaddeleriBiz gezmeye Viyana'nın ana tren istasyonu Westbahnhof'dan başladık. Tren garının hemen karşısında canlı bir cadde olan Mariahilfer var. Bu caddede çeşitli alışveriş mağazaları ve restoranlar bulunuyor. Benim Viyana'da en sevdiğim caddelerden biri oldu.Eğer Viyana'ya çocuklu geldiyseniz Mariahilfer üzerindeki Nelkengasse sokağına girip Haus des Meeres isimli su altı hayvanat bahçesine girebilirsiniz. Biz bile girmek istedik fakat çocuklu aileler epey uzun bir kuyruk oluşturmuştu, vazgeçtik. Mariahilfer Caddesi'nin bir ucunda Westbahnhof tren istasyonu, bir ucunda Museumsquartier yani müzeler adası var.Bu kompleksin içinde müzeler varMuseumsquartier, eskiden ahır olarak kullanılan bir avlu içinde. Bu binanın önceden at arabalarına ev sahipliği yaptığını binanın belirli yerlerindeki at kafası figürlerinden anlayabilirsiniz.Kapının üzerindeki at kafalarına dikkatEskiden atların otladığı yer şimdi gayet modern ve renkli bir meydan olmuş… Müzeler MeydanıMuseumsquartier'den yolun karşısına geçerseniz de önemli Viyana yapıları göreceksiniz. Volkstheatre, Volksgarden, parlemento binası, belediye (Rathaus) ve Burgtheater bu bölgenin görülmesi gereken binaları. Elinizde fotoğraflı bir rehber olması iyi olacaktır, yoksa hangi bina hangisi ayırtedemiyor insan.Bölgenin krokisi Burası aynı zamanda Hofburg Sarayı'nın arkası oluyor. Horburg sarayının önünde Michaelerplatz, arkasında Heldenplatz var. Biz geziye yukarıda ayrınıtılarını anlattığım Hofburg sarayı ile devam ettik. Hofburg'dan çıktıktan sonra Viyana'nın en turistik yerinde, Eski Viyana bölgesindeyiz. Kohlmarkt Caddesi önemli, burada ünlü ve pahalı markaların yanısıra Julius Meinl Am Graben ve Demel gibi ünlü kafeler var.Kohlmarkt SokağıGraben Caddesi ve Veba AnıtıGraben Caddesi üzerindeki Veba Anıtı Viyana simgelerinden biri. Veba şehri terkedince adak olarak dikilmiş bu heykel, tarzı ise barok imiş… Stephansplatz MeydanıGotik mimariye sahip bir kilise, çatısı ise mozaik kaplı. Dilerseniz kilisenin içine girebiliyorsunuz, biz girmedik…Stephansdom, Aziz Stefan KilisesiAziz Stefan Kilise'sine yakın bir sokakta Mozart'ın bir dönem yaşadığı ve Figaro'nun Düğünü eserini bestelediği bir ev var, müze olarak kullanılıyor.Stephansdom etrafında Viyana'nın en önemli caddeleri var. En belli başlıları olan Karntner ve GrabenCaddeleri'ni mutlaka gezersiniz ama aralardaki irili ufaklı sokaklarla beraber diğer eski Viyana caddelerini de kaybolmak pahasına arşınlayın derim. Eski Viyana CaddeleriKarntner Caddesi'nin en sonunda Karls Meydanı'nda bulunan Karl Kilisesi (Karlskirche) görülmesi gereken görkemli kiliselerden biri. İçinde bir klasik müzik konserine gittik, detayları ilerleyen bölümde aktaracağım… Karl Kilisesi, KarlskircheKarl Kilisesi'nin yanında teknik üniversite var. Ve yine bu bölgede Naschmarkt isimli pazar – şarküteri alanı görmeye değer. Gündüzleri taze meyve ve sebze satan tezgahlar var iken akşam bu tezgahlar kapanıyor ama restoranların bir kısmı açık kalıyor. Sağlı sollu dizilmiş restoranların arasında çalgıcılar da olunca buranın gece halini İstanbul'daki Kumkapı'ya benzettim.NaschmarktAraya bir de Belvedere Sarayı'nı sıkıştırdık… İlk gün bütün buraları gezdik. 2. güne geçiyorum: Pazar gününe bir diğer Viyana ünlüsü olan Freud'un evi ile başladık. Sigmund Freud'un uzun zaman yaşadığı evi Berggasse sokağında. Kızı tarafından müzeye dönüştürülmüş bu ev zamanında muaynehane olarak da kullanılmış. İçeride Freud'un şapkası, bavulu, gözlüğü gibi kişisel eşyalarını görüyor; hastalarının bekleme salonunu ve muayne edildikleri odaları geziyoruz. Müze girişi 9 euro.Freud Müzesi'nde hasta bekleme salonuBu da Freud'un seyahat haritası Ardından ver elini Schönbrunn Sarayı. Schönbrunn Sarayı'nda yeşile doymayıp şehrin göbeğindeki güzel Stadtpark'a geçtik. İçeride ünlü müzisyenlerin heykelleri ve bazı güzel restoranlar var.StadtparkStadtparkBarselona yazımda bir Gaudi diye tutturmuştum, çılgın mimar Gaudi'nin eserlerini anlata anlata bitirememiştim. Viyana'da ise onun muadili Friedensreich Hundertwasser isimli aykırı bir mimar var. Sıradan görünümlü binaları çıldırtmak onun işiymiş. 1 nolu tramvaya binip Hetzgasse durağında indiğinizde çok yakınına ulaştığınız renkli bina aslında düşük gelir düzeyine sahip kişiler için yapılmış sıkıcı bir sosyal konut iken, Hundertwasser'in eli değince eğimli yüzeylere sahip, pencerelerinden ağaçlar fırlayan renkli bir bina oluvermiş.Hundertwasser HausPencereden çıkan ağaçlar Hundertwasser Haus için çok olağan…Karşısındaki pasajı da gezin mutlaka!Hundertwasser'ın karşısındaki pasajViyana'da 2 gece vaktiniz varsa 1 gecenizi konsere, 2. gecenizi ise Prater Parkı'na ayırmanızı tavsiye ederim. Yeri şehrin içinde, toplu taşıma ile kolaylıkla ulaşılır. U1 veya U2 metrolarından Praterstern durağında inebilirsiniz.Prater büyük ve renki bir lunapark, giriş ücreti yok. Bindiğinizi ödüyorsunuz. Buradaki devasa dönmedolap şehrin simgelerinden. Viyana manzarası izlemek için dönmedolaba binmek isterseniz biniş ücreti 9 euro. 1 kabinine 8-10 kişi sığıyor. Kabinlerinden birinde restoran tipi masa ve sadalyeler var, romantik beyler sevdiklerini burada yemeğe götürebiliyorlarmış…Prater'deki meşhur dönme dolap12 numaralı kabin romantikler içinTepeden PraterBiz gittiğimizde ekim başı olduğu için "Wiener Wiesn Fest" isimli Oktoberfest muadili bir festival vardı Prater'de. Saat akşam 8'de kapıları kapanmasaydı biz de belki biraz coşabilirdik… Viyana'da konser:"Viyana'ya gitmişken mutlaka bir konser izleyin" önerisini uçan kuştan bile duyduktan sonra araştırmaya koyuldum. Viyana sokaklarında sanatçı kostümlü abilerin bilet sattığını duymuştum ama kazıklanmaktan çok korkuyordum. 3-4 kişinin çaldığı küçücük salonlarda konserleri çok pahalıya satabiliyorlarmış. O yüzden risk almayıp http://www.classictic.com/en/special/vienna-concerts/24/ sitesine yöneldim.Abiler yanaşıp "concert maybe?" diye soruyorKarlskirche Kilisesi'nde Mozart'ın son senfonisi olan "Requem"e bilet aldım. Kişi başı 30 euro. Son eseri olduğuna göre en güzelidir sandım ama meğer Mozart da birçok insan gibi ölümüne yakın dine sarmış, bu eseri de biraz dini öğeler içeriyorumuş. Belki bizim kültürel sığlığımızdan olabilir ama sonuç çok netti: Sıkıldık!Karl Kilisesi'nde gittiğimiz konserYok muydu şöyle turistlere yönelik Vivaldi 4 Mevsim'den girip Mozart'ın Türk Marşı'ndan çıkan bir konser? Elbet vardır, ben bulamadım. Müziğin sarmamasının yanısıra Karl Kilisesi'ni de konser salonu olarak beğenmedim. Rahatsız tahta sandalyelerde oturup, eğimsiz bir salonda sahneyi zar zor gördük. Kısacası o kadar korkup dikkatli davranmama rağmen yine de konser konusunda kazıklanmış hissediyorum… Viyana'da yeme içme:Evrensel kural gereği Viyana'da yenmesi gereken şey "şinitzel". Türkiye'de yediklerimizden daha farklı ve lezzetli olduğu doğru. Benim damak zevkime göre ise şinitzelin yanında yenen patates salatası şinitzelin kat kat üstünde.Şinitzel için her yerde önerilen Viyana'nın en ünlüsü Figlmüller! Sakın ola rezervasyonsuz gideyim demeyin. Rezervasyonu da 1 gün önce yaparım sanmayın, 3 hafta önceden rezerve etmeme rağmen her istediğim saat boş değildi. Figlmüller'in 2 şubesi var, Wollzeile (rezervasyon için tık tık) sevimli bir pasaj içinde, ilk açılanı ve daha küçüğü. Backerstasse (rezervasyon için tık tık) ise aynı isimli sokak üzerinde, daha büyük bir restoran.Wollzeile'deki FiglmüllerBiz Wollziele'de yedik. Önceden okuyup uyguladığım püf noktalarına değinmek istiyorum: Burada porsiyonlar çook büyük! Bir şinitzel geliyor ki tabaktan taşmış. Menüde yazmıyor ama siz yarım porsiyon söyleyebiliyorsunuz. Biz öyle yaptık, israf olmadı en azından. Diğer çok önemli nokta ise biz şinitzeli hep tavuk sansak da aslında burada domuzdan yapılıyor ve tavuktan yapılmasını istiyorsanız bunu mutlaka belirtmelisiniz!Figlmüller'de bizFiglmüller'de yarımşar porsiyon şinitzeller, patates salatası ve şarap (bira satmıyorlar) toplam 38 euro hesap ödedik."Rezervasyonla uğraşamam, Figlmüller olmayıversin" derseniz bana sosyal medyadan önerilen diğer lezzet durakları: Stephansdom'un arkasındaki Gutenberg, Centimeter (şiddetle önerildi), Restaurant der Kuckuck (trip advisor sıralaması iyi) denenebilir.Biz bir akşam yemeğimizi de Naschmarkt'de deniz ürünleri ve sushi üzerine yedik.NaschmarktViyana'ya tur düzenleyen şirketler genelde akşam yemeği için Grinzing Meyhaneleri'ne götürüyorlar. Biz gitmeye gerek duymadık ama siz "turla gidenden neyim eksik" derseniz toplu taşıma ile Heilingenstadt durağına gidip bu meyhanelere ulaşabilirsiniz.Viyana'nın kafeleri, pastaları ve kahvesi de çok meşhur.Demel Pastanesi Kohlmarkt üzerinde imparatorluk lisansına sahip. Biz burada apfelstrudel yiyip Viyana kahvesi "Melange" içtik. Oturabilmek için 20 dakika kadar sıra bekledik, beklerken mutfağı izledik, keyifliydi. 1 tatlı 2 kahve hesap 13,60 euro.Demel Pastane'sinde sıra beklerken üstteki gibi mutfağı izliyorsunuz. Alttaki ise elmalı tatlı ve kahveDiğer bir "gitmezsen olmaz" mekan ise Sacher Oteli'nin pastanesi, Cafe Sacher. Buranın ünlü "Sachertorte" isimli pastasını yemeden Viyana'yı terkedersen dövüyorlar, ona göre… Hiç matah bir pasta değil ama o kadar ünlü ve önemli ki, anlayamadım… Bu arada Sacher Cafe Karntnerstrasse ile Philharmoniker Strasse kesişiminde, içeri girmek için sıra beklemeyi göze almalısınız. Burada da 1 pasta 2 kahve aldık ve hesap 13.60 euro geldi. Meşhur pasta SachertorteViyana'nın en ünlü kafelerinden biri de Hawelka. Graben Caddesi üzerindeki Dorotheergasse sokağında. Biz oturmadık ama içeri girip fotoğraf çektik. Garson da dalgayı geçti "böylece arkadaşlarına gittim diye hava atabileceksin ha ha ha" şeklinde 🙂Cafe Hawelka'yı gitmişim gibi çektim panpa…Biz ise Cafe Alt Wien isimli kafeye oturduk, daha sakin ve Hawelka'ya benzer bir atmosfere sahipti. Yeri Backerstrasse'de Figlmüller'in karşısına düşüyor.Siebensternbrau birahanesi, Cafe Central (Freud'un takıldığı yermiş) sosyal medya hesaplarıma gelen öneriler arasındaydı.Bu arada Viyana'da – sanırım çeşmeden su içilebildiği için – şişe su çok pahalıya satılıyor. Açık market her zaman önümüze çıkmadığı için bir çok kere büfelerden 2 Euro'ya su almak zorunda kaldık. Bir çok pastanede ise 1.79 euroya nefis görünümlü pasta dilimleri satılıyordu. Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler diyen Antoinette'nin Viyanalı oluşuna hiç şaşırmadım, şimdi de "su alamazsanız pasta alın" durumu söz konusu… Viyana'dan ne alınır:Salzburg'a gitmeyecekseniz Mozart çikolatası (Mirabell marka olabilir)Manner marka gofret, mükemmel!!Mozart likörü (bu yazıyı yazarken neskafeme karıştırıp içtim, gayet güzel oldu)Viyana'da geçirdiğimiz son birkaç saatin bize bir sürprizi vardı demiştim. Uçağa binmeden önce yazılarını beğenerek okuduğum ve özellikle Viyana yazılarından çok yararlandığım Supernicevisit blogunun yazarı sevgili Simay ile buluştuk! İlk defa bir seyahat bloggerı arkadaşım oldu! Tarzlarımız, hobilerimiz benzer olunca muhabbet pek koyuydu. Ben Simay'ı çok sevdim, umarım tekrar görüşürüz.Sevgili Simay ile buluşma hatıramız…Müzik ve sanatın merkezi, aristokrat ve nezih bir şehir olan Viyana'yı da anılarıma gömmüş bulunuyorum. Bir sonraki yazım güzel Salzburg üzerine olacak, takipte kalın…Salzburg notlarım için tık tıkYazılarımı takip etmek için www.facebook.com/ayagimintozuylaBunu paylaş:Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)İlgili Paylaş Avrupa tatili , Şehir turu