Beyrut Gezi Notları25 Nisan 201351 YorumKategori : Beyrut , Lübnan , Yurt dışı Seyahatleri18 Lübnan’nın başkenti Beyrut’a normalde 30 Ağustos 2012’de gidecektik. Fakat ortadoğunun karışıklığı sebebiyle ertelemiştik. Onun yerine ne yaptığımızı okumak için buraya tık tıkSonunda gidip geldik, vakit ayağımın tozuyla gördüklerimi anlatma vakti 🙂Öncelikle Beyrut’a neden mi gidilir? Vize istemiyor, yakın, yemekleri süper, doğu-batı Müslüman-Hristiyan sentezi, çevresinde güzel yerler var ve Türkleri çok seviyorlar!Beyrut’a tur düzenleyen bir çok şirket var, ama turlara ihtiyaç duymadan rahatlıkla gezebileceğiniz güvenli bir yer. Otelimizi yine booking.com dan ayarladık. Beyrut’ta konaklama gayet makul fiyatlarda. Annem ve babamla gideceğimiz için güzel bir yerde kalalım dedik. Otelimiz Radisson Blu Martinez hem Müslüman mahallesi Hamra’ya, hem lüksün merkezi Downtown’a, hem de İzmir’deki kordon boyunun muadili olan Corniche’e yakın konumdaydı. Geceliği kişi başı 50 dolardı. Çok daha uygun fiyatlı yerler Hamra Caddesi etrafında mevcut. Bütçeyi daha da arttırırsanız Downtown’da bir otel seçmenizi öneririm. Biz otelimizden çok memnun kaldık, babamın doğum gününde odaya pasta ve balon yollayacak kadar naziklerdi.Babamın doğum gününü kutluyoruzMüslüman ve Hristiyanların bir arada yaşadığı bu ülkede hem dolar hem de Lübnan Lirası (LL) geçiyor. Yanınızda dolar götürmeniz uygun olacaktır. Orada ister dolar harcarsınız isterseniz de bir çok yerde LL ile değişim yapabilirsiniz, fiyat her yerde sabit: 1 dolar = 1500 Lüban Lirası.İstanbul’dan direk olarak Beyrut’a uçulabiliyor, uçuş 1 saat 45 dakika sürüyor. Uçuş sonrası ineceğiniz yer Beyrut Rafic Hariri Havaalanı. İner inmez kozmopolit bir manzara karşılıyor sizi, pür makyaj bakımlı bayanlar bir yanda, kırmızı eşarplı Arap adamlar öbür yanda.“Havaalanından şehir merkezine nasıl gideriz?” sorusunun cevabı “Taksi”. Ben Beyrut’ta çevre gezilerini ayarladığım “Lebanon Tours and Travels” adlı şirketten havaalanı transferi de satın aldım. Giderken 25 dolara, dönüşte 20 dolara götürdüler. 4 kişi olduğumuz için makul gelmişti ilk önce, ama havalimanından 20000 LL’ye yani 14-15 dolara götürecek taksiler de bulabilirsiniz. Tabii ki taksiler de 25 dolardan kapı açacaklardır ama siz pazarlıkla düşürmelisiniz. Rahat etmek isterseniz siz de bizim gibi transfer satın alabilirsiniz.Havaalanında kendimi özel hissetiğim an 😛Beyrut’da toplu taşıma yok. O yüzden taksilere mecburuz. Taksiciler sizi hep kandırmaya çalışacaklardır (oysa hiç alışkın değiliz değil mi (!)). Binmeden önce pazarlık yapılıyor, taksimetre yok. Biz de raconu bir kaç gün sonra anladık, yakın yerler için 5 dolar, uzak yerler için 7 dolara anlaşın. 10000 LL nispeten uzak yerler için ideal. Siz tam taksiden inerken “10bin lira değil, 10 dolar demek istemiştim” diye veya “10bin değil 15bin anlamıştım” gibi ayaklar yaparak daha fazla para almaya çalışıyorlar.Taksilere “Servis” diyerek binme yöntemini de uygulayabilirsiniz, o zaman 2000 LL veriyorsunuz ama taksici aynı istikamete gidecek olan başka yolcu da alabiliyor araca.Burası bir ortadoğu ülkesi, düzen tertip disiplin aramayın çok fazla. Özellikle trafikte. Bir çok yerde trafik ışığı yok, karşıdan karşıya geçmek zor. Araçlar sinyal, dikiz aynası vs… kullanmıyorlar. Çok fazla araba var ve her an bir yerde kaza olabilir.Karışık bir trafik, her yer araba!Burada Lübnan’ın tarihinden de bahsetmek gerekiyor, çünkü gezerken tarihin izlerine rastlıyorsunuz. 1950 lerde şaşaalı bir dönemin ardından 1970li yıllarda iç savaş başlıyor Lübnan’da. İnternet kaynaklarına göre “Müslüman – Hristiyan çatışması” olarak tanımlanmış olsa da orada gezerken konuştuğumuz kişiler hep “güç, iktidar ve para” yüzünden olduğunu, dinle ilgisi olmadığını söylediler. İç savaşta kurşunlanmış, bombalanmış bir çok bina görüyorsunuz. İç savaşın sembolü olarak Holiday Inn oteli şehrin ortasında yükseliyor. Hiç hizmet vermeden bu hale gelmiş.Holiday Inn oteli1990larda Beyrut Rafic Hariri ile yeniden doğuyor. Başbakan Hariri şehrin yaralarını sarmaya başlıyor, inşaatlar hızlanıyor, eski yapısına uygun olarak yenileniyor binalar. Downtown bölgesinde yenilenmiş muhteşem binalar görmek mümkün. Hala da bir çok inşaat sürüyor şehirde. Bol bol iş makinesi göreceksiniz.Şu anda da Araplar, Yunan kökenli Hristiyanlar ve Ermeniler bir arada yaşıyorlar. Arapça ve Fransızca kullanılıyor günlük hayatta, ama İngilizce de çok yaygın. Hiç ummadığınız amcalar teyzeler İngilizce konuşabiliyor.Şehirleri yürüyerek keşfetmek en hoşuma giden şekildir. Fakat burada biraz planlar şaştı. Çünkü verilen şehir haritasında tüm sokakların ismi yazmıyor. Dolayısıyla tam olarak nerede olduğunuzu anlayamıyorsunuz. Hamra Caddesi‘ne ulaşana kadar bir çok sokak gezdik, evet görmüş olduk, ama bir o kadar da yorulduk.Hamra bölgesi Müslümanların bölümü. Çok güzel lüks evlerin yanısıra çok dökük ve eski yapılar da var. Beyrut Amerikan Üniversitesi de bu bölgede. Sadece Hamra Caddesi’ni değil, ara sokaklarına da girip çıkın. Rastgele girdiğimiz bir sokakta çok şık ve ucuz çantalar satan bir dükkan keşfettik biz mesela.Moloz yığının ardında güzel bir binaHamra’ya gitmeye çalışıyoruzHamra’ya gitmeye çalışıyoruzVe Hamra Caddesi!Hamra’nın sahil kesimi yani kordon boyuna Corniche (Korniş) deniliyor. Deniz kenarında yürüyüş yapanlar, bir şeyler içip keyifine bakanlar var hep. Siz de burada yürüyün, Akdeniz’e bir de buradan bakın. Corniche’in uzak bir kısmında Beyrut’un simgesi olabilecek yapıda Güvercin Kayalıkları, yani Pigeon Rocks var. Cornishe deki ev fiyatlarının 8 milyon dolardan başladığından bahsettiler. “Altı üstü bir apartman dairesi, yalı bile değil” diye şaşırsak da, arap camiasının özgürlüğüne düşkün zenginlerinin ilk adresiymiş Beyrut.CornichePigeon RocksCorniche’in Downtown’a yakın kısmında bir marina var. Buraya Zaitunay Bay deniliyormuş. Yürürken bir yanınızda deniz ve lüks yatlar, bir yanınızda lüks restoranlar ve onların arkasında yükselen ışıl ışıl binalar olacak.Zaitunay BayZaitunay BayDowntown‘a gelirsek, lüks mağazalar, tertemiz sokaklar, sepya tonunda binalar hep burada. Tam ortada da Souks de Beirut alışveriş merkezi var, ama üstü açık, sokakların devamı gibi duruyor. Downtown’da tam ortada Place de l’Etoile yani yıldız meydanı var, ortada Rolex saat kulesi yükseliyor. Hamra ile bu bölge arasında büyük fark var.Downtown sokaklarıSaat kulesiUzaktan Muhammed el Emin Camisi‘nin kubbesini görüyoruz bu meydanda. Yakınına gidip fotoğraf da çektik. Sultan Ahmet Camiinden esinlenerek yapılmış dediler. Kubbesinin mavi olması da ondan olsa gerek…Muhammed El Emin CamiiMuhammed el Emin Camisinin yanında Rafic Hariri’yi anma merkezi var. Hariri 2005 yılında bir suikaste kurban gidiyor, Beyrut’da deniz kıyısında bir patlama oluyor ve bu patlamada hayatını kaybediyor. Lübnanlılar da 2. kurucularına böyle bir mezarlık ve anma merkezi yapıyorlar. Bana biraz ilkel geldi, çünkü anma merkezi dediğim yer aslında bir çadır. Heralde inşaatı devam ediyordur.Rafic Hariri mezarıGammayzeh (Camayze) diye bir bölge var ki gece hayatının nabzını tutuyor. Bir çok pub ve restoranın olduğu bölgede siz de bir şeyler yiyip içebilirsiniz.Bir başka Beyrut semti de Achrafieh. Ben bunu nasıl telaffuz edeceğim diye düşünürken şoforümüzden öğreniyorum, bildiğimiz “Eşrefiye” imiş burası, tabi biraz arap aksanı yaparsanız daha düzgün olur. Burası da güzel evlerin, lüks restoranların ve ABC alışveriş merkezinin olduğu semt. Haritamız ayrıntılı olmadığı için yine rastgele girip çıkıyoruz sokaklara. ABC mall u geziyoruz. Markalar bizdekilere benzer, fiyatlar da hemen hemen aynı. Yine de gezilebilir.Beyrut’ta “o müze”, “bu köprü”, “şu heykel” gibi çok ünlü yapılar yok aslında. Daha çok “o bar”, “şu restoran” var 🙂 Hal böyle olunca biz de kendimizi yemeğe verdik. Lübnan mutfağının 3 önemli mezesiyle tanıştık gider gitmez: Humus, Tabbule, Fattoush. Bu 3ü sofralarımızın vazgeçilmezi oldu orada. Bunların yanında kebap veriliyor bazı geleneksel Lübnan restoranlarında.Yemeğin yanında nargile içenler var, yanında içmeseler bile sonrasında içmek lazım! İç mekanlarda nargile ve sigara serbestti, ama güzel restoranlarda havalandırma da iyi oluyor, pek rahatsız olmadık.Lübnan’daki yeme felsefemi anlatan graffitiBütün Beyrut gezi bloglarında KARAM ve Abdel Wahab adlı restoranlara rastlayacaksınız. Beirut Souks’a çok yakın olan Karam’a biz de gittik. Burası bildiğimiz kebapçı konseptinde, yemekleri lezzetli. Yemeğin yanında Lübnan rakısı “arak” da isteyebilirsiniz. Üst katında veya hava güzelse dışarıda nargile servisi var.Karam RestoranBiz Gammayzeh’de Leila diye bir yeri çok beğendik, hem yemek yeniliyor, hem de nargile içiliyordu. Fakat o gün tüm masalar rezerveymiş. O yüzden Foursquare’de popüler olduğunu gördüğüm Urbanista‘ya oturduk. Burası modern bir kafe. Yerel bira Almaza‘nın yanında pirinç patlaklı çerez ikram ediyorlar. Urbanista’da yan masamızda oturan 2 kız bize seslendi ve “Türk müsünüz?” diye sordu. “Evet” dememizle koyu bir sohbet başladı. Onlar Lübnanlılarmış ve birisinin nişanlısı Abdulhamit’in torununun torunu filanmış 🙂 Türkiye’ye ve Türk dizilerine bütün Lübnanlılar gibi onlar da hayranmış. Kıvanç Tatlıtuğ, Tuğba Büyüküstün, Hürrem filan hep onlardan soruluyordu 🙂 Dizilere bizden daha hakim oldukları kesindi. Hoş sohbetimizin ardından bize güzel tavsiyeler verdiler ve onlar sayesinde güzel bilgiler edindik. Buradan onlara teşekkür ediyorum 🙂Hatıra fotoğrafıÖrneğin Al Falamanki diye bir restoran önerdiler ki ben de bloglarda çok rastlamıştım, ama Abdel Wahab’ı tercih edebilirdim. Kızların tavsiyesi ile Al Falamanki‘ye gittik. Burası kocaman bir bahçeye sahip, eminim yazın çok güzel oluyordur. Biz gittiğimizde yağmur yağıyordu ve herkes içerideydi. Konsept olarak “köy kahvesi” gibiydi ortam, masalar, sandalyeler, tavlalar, fesler, bakır tencereler… Burada nargilenin yanında jellab içtik. Gül suyumsu, içinde çam fıstığı ve kuru üzüm olan hoş bir içecekti. Al FalamankiArka masamızdakiler ise nargilenin yanına bakla ve bezelye sipariş ettiler, onları çiğ çiğ yediler. Sonra baktık diğer masalarda da var. Biz ilk defa böyle bir şey gördük ve çok şaşırdık!Arka masaya dikkat!Hamra’daki mola noktalarımız ise Hamra Cafe ve Bread Republic idi. Kısa süreli molalar için ideal.Flafel de önemli bir atıştırmalık Beyrut’da. Restoranlarda değil, sokakta küçük Flafel dükkanlarında satılıyor sadece. Abc Mall un karşısında Flafel Freiha da 12 tanesi 5000 LL.Bir de meşhur kahvaltılıkları var “manouche“. “Man-nuuş” gibi yazabilirim okunuşunu 🙂 Yuvarlak ince hamur üzerine peynir veya zahter veya her ikisini de koyuyorlar. Peynirli zahterli lahmacun gibi düşünebilirsiniz. Zahterle önceden yapmış olduğumuz GAP turunda tanışmıştık, toz şeklinde bir kahvaltılık. Kekiksi bir bitkiden elde ediliyor, baharat olarak satılan çeşidi de var. Mannuşu, Lübnan fast food zinciri Barbar‘ da bulabilirsiniz. Barbar İstanbul’daki Bambi gibi. Hamra’da yerini sorun, bir kahvaltınızda peynir ve zahter karışık olanından deneyin diyorum.Zahterli olanCorniche’de deniz manzarasına karşı kahvaltı etmek isteyenlere önerilen mekan Casablanca idi. Burası 2. katta yer alan bir kafeymiş, girişini biraz zor da olsa bulduk. Gel gör ki saat 10 da açılıyormuş. Biz 9’da kapısına dayanıp kapalı olduğunu görünce onun alt katındaki kafede yaptık kahvaltımızı. Orası da güzeldi.Gece hayatı da çok meşhur Beyrut’un. Gece hayatının en önemli merkezi Gammayzeh caddesi ve civarıymış Hakikaten de cumartesi gecesi çok canlıydı ortalık.Music Hall diye bir kabare tipi canlı gösteri çok tercih ediliyor. Saat 11’den önce orada olmak gerekiyormuş, giriş 60 dolarmış, 4 içecek hakkınız varmış. Ben pek bir yorgundum bu gezide, gece eğlencesine ve hazırlığına üşendim. O yüzden gitmedik, ama siz benim gibi yapmayın, gidin.Çok ünlü gece klüplerine de ev sahipliği yapıyormuş Beyrut. Araştırırken Sky Bar’ın adına çok rastladım, ama nisan ayında henüz açılmamıştı. B 018 de diğer bir popüler gece klübü. İç savaş zamanında müzik ile halka terapi yapma amacıyla kurulmuş. Burada hayat 2’den sonra başlıyormuş, şık giyinmek şartmış!Yeme içme faslından sonra gelelim çevre gezilerine. Beyrut’dan şehir dışına düzenlenen 2 ayrı tur rotası var:“Harisa & Jeita & Biblos” ve “Baalbeck-Anjar & Ksara”. Türk tur şirketleri Beyrut’da bu rotaların her biri için kişi başı 70-90 euro arası para alıyormuş. O yüzden bizimle aynı anda Beyrut’a giden Türklerle takılmayı düşünmedik. Trip advisorda çok önerilen “Lebanon Tours and Travels” adlı yerel şirket ile bağlantıya geçtik ve Jeita turu kişi başı 30$ a, Baalbeck ise 35$ a geldi. Fiyatlar kaç kişi olduğunuza göre değişiyor. Gittiğimiz yerlerde giriş biletlerini kendimiz aldık, fiyata dahil değil.Şirket size bir araba ve İngilizce konuşan şoför tahsis ediyor. Şoför sizi gezdiriyor gün boyu. Şirketin sahibi Hüseyin gezdirirse çok şanslıymışsınız, trip advisorda onu çok övmüşler. Bizim şoförümüz Şaban diye bir adamdı. Biz ondan da memnun kaldık. Özellikle babamla çok iyi anlaştılar, kahkahalar gırlaydı.Harisa & Jeita & Biblos:“Jeita Grotto” denilen Jeita mağarası karstik oluşumlar ile şekillenmiş bir yer. Yukarı ve aşağı olmak üzere 2 adet mağara var. Yukarı mağaraya teleferik ile çıkıyoruz. Mağara içinde fotoğraf çekmek yasak olduğu için girişte fotoğraf makinelerini koyabileceğimiz kilitli dolaplar yapmışlar. Biz yanımıza almamıştık, telefonlarımızı da arabada bıraktığımızı söyledik.Yukarı mağara 1958 yılında keşfedilmiş, 2200m uzunluğa sahip olmasına rağmen bunun 750m lik bölümü yürüyüş yolu ile ziyaretçilere açıkmış. Daha da ilerledikçe oksijen seviyesi düşüyormuş. Aşağı mağara içinde ise elektrik motorlu tekneler ile geziliyor. Yerinizi en önden kapın, gerekli yerlerde başınızı eğmeyi unutmayın! Jeita’da fotograf çekmek yasak olduğu için görselleri googledan aldım. Gerçekten muhteşem bir yer, Beyrut’a gelip buraya uğramamazlık etmeyin. Beyrut’dan çok da uzak değil zaten. Giriş 12$ idi.Yukarı JeitaAşağı JeitaGünlük turumuzun 2. durağı Harissa. Beyrut’un komşusu sayfiye şehri Jounie’ye gidiyoruz, burası yazın çok kalabalık oluyormuş. Jounie’den bindiğimiz teleferik bizi 650 m yükseğe çıkarıyor. Teleferikle yukarı çıkarken muhteşem şehir ve deniz manzarasına bakıyorsunuz. Ama yükseklik korkusu olan için zor bir yolculuk! Teleferik bazen anayolun üstünden gidiyor, bazen apartmanların çok yakınından geçiyor.Teleferik ile ulaştığımız noktada manzaraHarissa tepesine ulaştığımızda bizi bir kilise ve üzerine inşa edilmiş Meryem Ana heykeli karşılıyor. Burada yağmura yakalanıyoruz, o yüzden 1-2 poz fotoğraf çektiğimizi kar bilip hemen aşağı iniyoruz. Buraya çıkış 9$ idi.Harissa’da Meryem Ana heykeliEn son durağımız ise yaklaşık 20 dakikalık (18 km) bir yolculuk ile deniz kıyısında yer alan antik Finike liman şehri Byblos. Burada kale var, çarşısı şirin, bir de balık restoranları popüler. Bloglarda Chez Pepe Restoran önerilmiş olsa da biz Şaban’ın tavsiyesi ile Chez Pepenin hemen yanındaki Sultan Al Mina adlı restorana gittik. Çok da beğendik. Hatta dünya küçük, ne zamandır Türkiye’de görüşemediğimiz Ozan ve Gökçe karşımıza çıkıverdi bu restoranda, çok mutlu olduk.Biblos çarşısıBiblos’ta Lübnan mezeleri, balıktan hemen önceBiblos’ta manzaramızBu tur Beyrut’a yakın güzergahları içerdiği için yollarda çok zaman geçirmiyorsunuz. Hem de işiniz erken biterse Beyrut’a erken geri dönebiliyorsunuz. Şaban bizi Beyrut’da da gezdirdi artan zamanda.Baalbeck & Anjar & Ksara:Ünlü Bekaa Vadisine gidiyoruz. Bu turda yolumuz uzun, yolculuk 2 saate yakın sürüyor. Trafik berbat. Tek şerit gidiş, tek şerit geliş. Sollamalar tehlikeli olabiliyor. Yolda giderken Suriyeli mülteci kamplarını, Filistinlilerin kamplarını görüyoruz. İnsana en büyük kötülüğü yine insanlar yapıyor, bazılarının böyle bir yaşama nasıl mahkum edildiğini sorguluyoruz.Beyrut’un dışına çıkınca çok daha ilkel bir görünüm hakim. Türkiye’yi Lübnan’dan kat kat üstün buluyoruz.Yolda rastladığımız ilginç bir gelin arabası, evleneceklerin dikkatine!Tarihçesi 9000 yıl öncesine dayanan Baalbeck’e vardığımızda kocaman bir antik şehirle karşılaşıyoruz. Heliopolis olarak da bilinen Baalbeck, Roma İmparatoru Constantin’in 4.yy da imparatorluğun gücünü ve ihtişamını göstermek adına başkent Roma’dan sonra inşa ettiği en büyük çok tanrılı dini merkeziymiş. İçerisinde Venüs, Jüpiter ve Bacchus adına adanmış 3 tapınak bulunuyor.Baalbeck HarabeleriBaalbeckBaalbeckBurası muhteşem bir ören yeri, bu kadar büyüğü ve güzeli zor bulunur diyor, uzak olmasına rağmen gitmenizi tavsiye ediyorum. Burdan sonra yolumuzun üstüne Ksara şarap fabrikası var. İçerisindeki mağara Romalılar döneminde bile varmış. Mağaranın sabit sıcaklığı ve nem oranı şarap saklamaya uygun olduğu için mahzen olarak kullanılıyor. Burada şarap tadımı yapıp beğendiğinizi satın alabiliyorsunuz. Lübnan rakısı “Arak” da satılıyor.Ksara’da şarap tadımıKsara şarap mahzeniBiz Anjaar kasabasına gitmeyelim dedik, Beyrut’da biraz alışveriş yapmak istiyorduk. Şarap fabrikasından sonra Beyrut’a döndük. Son olarak Beyrut’un ilginç balkonlarına değinmek istiyorum.Bazı balkonlarda hayat vardı, hava soğuk olmasına rağmen.Balkonda uyuyanlar, kahvaltı edenlerBir çok balkonda perdeler vardı, güneşten tozdan korunmak için deseler de daha çok bayanların dışarıdan görünmemesi içinmiş.Perdeli balkonlarÇok sofistike balkonlar da vardı.Downtown’daki balkonlarSosyal ve ekonomik farklılığın bol olduğu böyle bir yerdi Beyrut, Lübnan…Hep Avrupa’ya gitmekten sıkılanlara, vize almaya üşenenlere, farklı bir kültürel deneyim yaşamak isteyenlere, eğlenmeyi sevenlere tavsiye ederim!Bunu paylaş:Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)İlgili Paylaş kültür turu , Ortadoğu , Şehir turu , Vizesiz