2016 Nasıl Geçmiş?

2016 Nasıl Geçmiş?

Her yeni yıl bir önceki yılı değerlendirme yazısı yazmak adet oldu bloğumda. Daha önce de belirttiğim gibi bu “yılın özeti” yazılarını aslında kendim için yazıyorum, ama size de bazı noktalarda ilham verebileceği için blogda paylaşıyorum.

2015 nasıl geçmiş burada, 2014’ün özeti ise burada.

Ama gelin önce 2016’ya bakalım: Zaman hızla akıp geçerken ve biz aynı suda iki kez yıkanamıyorken günlerimizi ne kadar dolu geçirirsek kardır diye düşünüyorum. Bakalım 2016’yı ne kadar dolu geçirmişiz, nereleri keşfetmişiz, ruhumuzu ne kadar doyurmuşuz yeniliklerle…

Herkesin hemfikir olduğu bir konu var: 2016 ülkemiz ve dünya için pek iyi bir yıl olmadı. Hele de Türkiye’de, “terör, darbe girişimi ve ohal” en çok duyduğumuz kelimelerdi. Ülke hali böyle olunca karamsarlığa kapılmamak çok zordu; ama kendi küçük dünyalarımızda mutlu olmaya çalışmaktan başka çaremiz de yoktu.

Benim özel hayatım açısından bakıldığında 2016 çok kötü olmamakla birlikte “bi 2015 de değildi”. Sevdiklerim yanımdaydı, sağlığımız yerindeydi. Bundan gerisinin önemi az.

Biliyorsunuz 2015’in sonunda anne olmuştum. Bize hep “çocuk olana kadar gezin gezebildiğiniz kadar, sonra gezemeyceksiniz” diyorlardı. Eminim size de diyorlardır, veya bunu düşünenlerden biri de siz olabilirsiniz. Bakalım 2016’da bu tezi çürütebilmiş miyiz?

Ocak, Şubat ve Mart Ayları 2016:2016’nın başları bebeğe ve anneliğe adaptasyon ile geçti. Vücudumdan süt ve gözyaşı fışkırırken; ruhumdan sevgi, merhamet ve korku fışkırıyordu. Yolunda gitmeyen şeyler de oldu, ama sabırla her şey düzeldi. 2016 ‘nın ilk 3 ayında bizim serüvenimiz ve keşiflerimiz anne babalık kulvarındaydı.

Bu süreçte şunu çok iyi anladım ve tavsiye ediyorum: Şikayet etmezsen dertler küçülür.

Nisan 2016: Havaların ısınması ve bebeğimizin ele avuca gelir büyüklüğe ulaşmasıyla artık gezip tozmaya hazırdık.Her sene bir şekilde yolumun düştüğü Alaçatı ot festivaline bu sene de gittik ama artık bu son gidişimdi. Çok kalabalıktı, hiç zevk almadım.Nisan ortasında İstanbul’a bir haftasonu kaçamağı yaptık. Canımız dostumuz Seyran’ın düğünü bahane, laleler ise şahaneydi. İstanbul’u lale zamanı ziyeret etmeyi hep istemiştim. Esas olay Sultan Ahmet’deymiş ama biz dar zamanda 4 aylık bebekle Göztepe 60. yıl parkındaki lalelerle yetinip Moda’daki yeni mekanları keşfetmiştik. O haftasonunu anlatan bir de yazı yazmıştım, okumak için tık tık…

Lale zamanı İstanbul

Nisan sonunda ise doğaya ve yeşile olan özlemimden ötürü Kaz Dağları’na bir hafta sonu kaçamağı düzenledik. Mis gibi havası, küçük otantik köyleri ile tam bir bahar kaçamağıydı. Sonuna kadar tavsiye ederim, okumadan geçmeyin…

Kaz Dağları’nda Zeus Altarı

Mayıs 2016:Nisan ayında Ekin’i gezmeye haftasonu kaçamakları ile alıştırmaya başlamıştık. Mayısta ise birlikte ilk yurtdışı seyahatimiz gerçekleşti. Birçok Türk gibi Ekin’in ilk yurtdışı gezisi İtalya’ya olduBu gezinin biletini daha Ekin doğmadan “rehavete kapılmamanın garantisi” olarak almıştım. Doğacak çocuğun huyunu suyunu bilmeden böyle bir yatırım yapıp evrene olumlu mesaj yollamış, evrenden de uyumlu bir bebek olarak ödülümü almıştım. Bebekli ilk yurtdışı seyahatimizin Cinque Terre bölümü bu linkte, Portofino kısmı bu linkte, Milano notları ise bu linkte.

Ekin için ilklerden

İtalya ekibimiz

Haziran 2016: Hayalim Prag’a gitmekti ama Olgun’un şirketi onu 2 haftalığına Almanya’ya yollayınca bu hayal suya düştü. Bir ara Ekin’i alıp Almanya’ya mı gitsem diye düşündüm ama sonuçta hiçbir yere gidemedik. Zaten temmuz başında büyük bir gezi bizi bekliyordu.

Temmuz 2016:Ramazan bayramının 9 gün tatil fırsatı sunması sebebiyle uzak ama bebekle rahat edebileceğim bir yer arıyordum. Singapur ve Malezya’ya karar kılmıştım. İyi ki gitmişiz, temmuz ayı ve sonrası memleket meseleleri tatsızlaştı. Singapur yazılarım için buraya tık tık.

2016’nın en havalı selfiesi bu oldu: Singapur, Marina Bay Sands

Malezya’nın tropikal adası Langkawi’yi anlattığım yazı için buraya, başkent Kuala Lumpur yazısı için de buraya tık tık.

Kuala Lumpur’da Batu Mağaralarındayız

7 aylık bebekle çıktığımız bu uzak doğu gezisi için 12 saat süren uçuşlara katlandık. 2016’da bebekle en yorucu uçak yolculuğu Kuala Lumpur – İstanbul uçuşu oldu.

Temmuz ayı içinde blogda yer almayan bir gezimiz daha oldu, Karaburun yarım adasını turladık araba ile. Yunan adaları kadar temiz, kendi memleketim olduğu için daha sıcak bulduğum köyler ve müthiş manzaralı yolları ile herkese önerdiğim bir rota. Ben pek güzel fotoğraflar çekemedim bu gezide ama belki bir gün yine gider yazarım burayı da.

Karaburun’da Kösedere Köyü’nden

Ağustos 2016:Artık bir Yunan adasına gitmeden yazın geldiğini anlayamıyorum. Feci bağımlı oldum. O yüzden yeni bir keşif yapmak için bu sene Bodrum’dan Kalymnos’a geçtik. Kardeşim Hale ve ailesi bizimleydi. O hafta sonu Kalymnos’a günübirlik gitmiş, sonra Bodrum’da vakit geçirmiştik.Bodrum’da Limon Gümüşlük’ün kahvaltısı ile mideyi şenlendirip senenin en keyifli denizine de Karaincir koyunda girmiştik.

Bodrum’da çekildiğimiz bu fotoğrafa çok gülüyorum, çocuklar pek mutsuz

Ağustos ortalarında yaz bitiyor paniğine kapılıp zamanı biraz daha etkin kullanmaya, yaz aktivitelerine hız vermeye karar verdim. 1 hafta boyunca her gün sahilde güneşi batırdık mesela. Bunu Kuşadası’nda yaptık, uzak bir yere gitme ihtiyacı olmadan. (Söke’de yaşamanın bir avantajı)

Ağustos ayı güneşi uğurlama haftasından

Ağustos sonunda Antalya’nın Çıralı – Olimpos – Adrasan civarlarını keşfettik. Bebekli, sakin seyahat için birebir yerler. Okuyun, planlayın, siz de gidin diyorum...

Antalya’ya giderken Salda Gölü’ne de uğradık, bence bu senenin sosyal medyada en popüler yeriydi Salda.

Eylül 2016:Yaz bitiyor paniği had safhadaydı. Haftaiçi bir akşam üşenmedik, Ekin’i de aldık atladık Alaçatı’ya gittik.

Kalymnos’a geçen ay doyamamıştık, tekrar gittik. Bu sefer kaldık, pazar günü de Leros’u aradan çıkarıp geri döndük. Kalymnos notlarını da ballandırarak anlatmıştım, buyrun burada.

Kalymnos Hatırası

Leros Hatırası

Bir pazar günü Sığacık’ta yeni açılan İki Ev Sığacık‘a kahvaltı için misafir olduk, yine gitmeye söz verdik… Yılın en iyi kahvaltısını burada yaptık. Zaten butik otelin kendisi de muhteşem bir yer, inceleyin derim,buyrun booking linki.

Kahvaltının bir kısmı bu, lezzetleri tarif etmem imkansız

Aynı gün Urla’nın koylarında yüzdük, Urlice bağlarında pizza-şarap yaptık.

Ve Kurban bayramı gezimize geldi sıra. Bu sene ilk defa bir biletimizi iptal etmek zorunda kaldık. Aylar öncesinden aldığım Çin bileti boşa çıkınca rotayı Fransa’nın Alsace bölgesine çevirdim. Colmar ve çevresine resmen aşık oldum. Yılın en keyifli seyahati bu oldu. Alsace bölgesi yazımı okumak için buraya tık tık.

Amerika doğumlu Türk Ekin Fransa’da Koreli ablalarıyla poz verdi.

Alsace’a Zürih üzerinden gitmiştik. Uçak Zürih’te olunca bu modern İsviçre şehrini de kısa zamanda görme şansımız oldu. Zürih yazım için de buraya tık tık…

Eylül ayı bitti sanmayın, bayramdan sonraki hafta da mesleki bir fuar için İstanbul’a düştü yolumuz. O hafta sonu İstanbul’da neler yaptık, hangi yararlı bilgileri öğrendik okumak için tık tık…

Ekim 2016: Tempolu bir eylülü sakin bir ekim ayı izledi.Bir pazar günü İzmir’de Lucien Arkas Bağları’nı ziyaret ettik. Leziz tecrübemiz bu linkte.

Lucien Arkas Bağlarında

Ekim sonunda da Ankara’ya gittik, cadılar bayramı kutlamalarının içine düştük. Bu konuda da bir yazı yazdım.

Kasım 2016: Seyahatsiz geçen bir ay oldu. Bir hafta sonu Dilek Yarımadası Milli Parkı’nda yürüyüş yaptık, çok dinlendirici ve güzel manzaralı bir gündü.

Dilek Yarımadası Milli Parkı, Güzelçamlı

Aralık 2016: “Hava soğuk olur” diyerek erteleyipdurduğum Noel pazarlarını görme hayalimi bu sene gerçekleştirmeye karar verdim. Olgun’u zor da olsa ikna ettim ve yeni yıla Berlin’de girdik.

Bebekle buz gibi Berlin ilginç bir tecrübe oldu. Instagram’dan gelen öneriler ışığında başarıyla atlattık bunu da ama yıl boyunca yaptığımız gezilerin içinde en zahmetlisi buydu.

Bebekli 2016 yılımız tam da böyle geçmiş işte. Bebek olunca gezilmez miymiş? Bence gezilirmiş ama bebeğine bağlı, ona da katılıyorum! Biraz o bize uydu, biraz biz ona uyduk ve bence çok iyi yol arkadaşları olduk.

2016 yılında 2 küçük hedefim vardı: Bloğu boşlamamak ve 60 kilonun altına inmek 🙂

Yazı yazmaya zor zaman bulduğum bu yılda blogda 36 yeni yazı yayınlamışım. Çok değil ama boşlamış da sayılmam bence.

Kilo konusunda da 59 olmaya razıyken temmuz ayı itibariyle 54 kiloya indim. Konumuzla alakasız olsa da bu kişisel hedefimin kayıtlara geçmesi için yazıyorum. Yine de sırrımı soracak olursanız: Diyet ve spor yaptım ama emzirmek en büyük sebepti sanırım.

2017 hedefim daha basit:  Bu kiloyu korumak 🙂

Koyduğum iki küçük hedefe ulaştım ama öyle büyük sıçrayışlar yaptığım bir yıl olmadığı için 2016 ile vedalaşmam pek zor olmadı. Ülke gündeminin buna katkısı da büyük.

2017’nin sağlık, barış ve huzur getirmesini bekliyorum. Sadece bana değil, tüm dünyaya…

Mutlu bir 2017 olsun!

Son Yazılar
Yorum ( 1 )
  1. gezgin kadraj
    12 Ocak 2017 at 21:00
    Cevapla

    SEYAHATLERİ bol ve güzel anılarla dolu BİR 2017 olsun 🙂

Bir cevap bırakın