Kaş Gezi Notları

“Kaş’ta dalmamış balıkadam mı olurmuş” düşüncesiyle seçtik bu sefer rotamızı. Konfederasyon uygun görmüş hem kocama hem bana 2’şer yıldız balıkadam ünvanı vermiş, e biz de Cmas’ın bize verdiği yetkiye dayanarak Kaş’ta da dalalım dedik.

Kaybedenler Kulübü filminin “Doğru zamanda, doğru yerlerde olmamaklardan oluşur hayat.” repliği geldi bu tatilde aklıma bol bol. Hadi o kadar karamsar olmayalım, biz doğru yerdeydik ama yanlış zamanda 🙂 Ramazan bayramı gibi bir tatilde, hele de yaz ise, böyle turistik bir mekanda tatil yapmaya çalışmak gerçekten akıllıca bir plan değilmiş. 

Kalabalık bir buzdağı ise, bu sadece görünen kısmı…

 “Bayram tarfiği aman ha dikkat” lafını o kadar çok duydum ki, normalde kontak çalışır çalışmaz yolcu koltuğunda uyuyakalan ben, gözlerimi fal taşı gibi açarak trafiği kolladım, bahaneyle yol boyu Olgun’a eşlik ettim. Ama itiraf edeyim, Göcek’te verdiğimiz yemek molasında içtiğim 2 bardak ayrandan sonra belki bir yarım saat uyumuş olabilirim 🙂 Bu arada Göcek feci sosyetik bir yerimizmiş, yat sahipleri yatlarına alışveriş yapsın diye gurme şarküteriler, lüks malzemeler satan dükkanlar dolu ortalık. Buradan bir tekne kiralayıp tatile çıkmak da bir sonraki sene planımız olsun diyoruz ve yolumuza devam ediyoruz.

Arabamız ile Söke’den yola çıktık, az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik… 6 saat sonra Kalkan’a vardık. Kalkan bizim planımızda yoktu, ama yola 1 gün erken çıkmaya karar verince orada konaklayalım dedik. Renkli bir çarşısı var, gezilesi. Denizi çok temiz, ılık ve güzel. Gün batımını da denizde geçirdik. Dinlenmek için keyifli bir yere benziyordu. Rastgele bir otelde kaldık ve memnun kalmadığımız için otel faslına girmeden Kaş’a geçelim.

Kalkan’da huzurlu sahil

Kaş tatilimizi yine 2-3 ay önceden planladık, otelimiz haziran başında ayrılmıştı. Çok da iyi yapmışız, zira ortalık otel arayan yerli turistler ile doluydu. Kaş bu bayram kapasitesinin üstünde turist almış. 

Genelde “bi yatmaya gideriz zaten” mantığıyla uygun fiyatlı oteller tercih ederiz seyahatlerimizde ama bu sefer biraz güzel bir yer olsun da istedik. İyi ki istemişiz, kalabalıktan kaçıp otele sığındığımız zamanlar oldu. Kocaman ve konforlu odamızda sıkılmadan vakit geçirebildik. 

Otel Per Se Küçükçakıl bölgesinde, yani Kaş merkezde. Başka otel bölgeleri de varmış ama buranın avantajı arabanı koyuyorsun ve sonra hep yürüyerek hareket ediyorsun. Arabayı oynatıp park yeri arama derdimiz olmadı çok şükür. Otelin dizaynı çok hoştu, ahşap ve demir malzemeler kullanılarak sıcak bir ortam yaratılmış. Odamız 2 balkonlu ve deniz manzaralıydı. Bazı ayrıntıları çok hoşuma gitti, örneğin balkonlardan birinde şezlong ve mayoları asmak için askı ve mandal vardı. Banyosu da çok şık olmakla beraber sabunları “badem yağlı ballı zeytinyağlı doğal Datça sabunu” idi. Duvarlarda Picasso ve Matisse resimleri asılıydı, çok güzel manzaralı bir terası vardı ve kahvaltısı da çok iyiydi. Kısacası Otel Perse’ye benden 10 puan.

Odamızdan

Otelin tatlı ayrıntılarından

Kaş’a gidergitmez tatilimizi planlamak için bir acentaya başvurduk. Latebreaks adlı acentadan bir kaç aktivite satın aldık. Kaş’ta yapılacaklar şu şekilde:

Kekova Tekne gezisi. Bunu 2 şekilde yapabiliyorsunuz. Bunlardan birisi Kaş Limanı’ndan hareket edip 1.5 saat kadar yol alıp Kekova bölgesine varma şeklinde. Dönüş de bir o kadar sürdüğü için bu şekildeki turun 3 saati yolda geçiyor. 2 arkadaşımız bu şekilde gitmişler ve memnun kalmamışlar. O yüzden biz diğer seçeneği tercih ettik. O da şu şekilde, Kaş‘tan otobüslerle Üçağız köyüne yani Kekova bölgesinin başlangıç noktasına gidip tekneye oradan biniyorsunuz. Böylece 1.5 saatte gidilen yere 35 dakikada gidilip zaman kazanılıyor, daha çok koy geziliyor ve yüzmeye daha fazla zaman kalıyor.

Tekneler müziksiz, “çok kalabalık almıyoruz” dediler ama şansımıza bizim teknede bir teyzemiz tek kişilik dev kadro gibiydi. Her şeye mi yorum yapılır, her yorum yüksek sesle mi yapılır, hayat hikayeni bu kadar detaylı bilmek zorunda mıyım gibi sorular aldı başını gitti… Koyları ise tekneler istila etmiş, bazı koylara kalabalıktan giremedik, güzergah değişikliğine gidildi vs… Geçen sene Ölüdeniz’den çıktığımız tekne turundan sonra sönük kalsa da suyunun ılıklığı ile girdi kalbime Kaş.

Aynı koyda bir sürü tekne

Kano ile gezebileceğiniz turlar da var

Suyun altında batıkşehir

Simena – Kaleköy

Bir kaya mezar, Sarkofaj veya Lahit deniliyormuş

Caretta Caretta gördük!

Bu arada tekne gezisi kişi başı 60 lira, gayet pahalı buldum ben. Bayram diye mi bu fiyattı bilmiyorum.

Dalış da yapacağız, kafaya koyduk. Ama perşembe, cuma, cumartesi dalış tekneleri hep dolu. Pazar sabaha aldık artık. Bu arada illa sertifikanızın olmasına gerek yok, çoğu turist keşif dalışı yapıyor, cesareti olan herkese tavsiye ederim. Biz de Anemon Barakuda adlı bir tekne ile Neptün Dalış Nokta’sında dalışımızı gerçekleştirdik. Burada 32 metrelerde bir batık gemi var, daha sonra da bir resif etrafında dolanıyorsunuz. Aşırı bir balık popülasyonuna rastlamasak da su altını özlemişiz. “Bu bayramda Kaş’ta balıktan çok balıkadam varmış” twitini görünce hakvermeden edemedim.

Makinemiz arızalandı ve çok kaliteli fotoğraflar çekemedik 🙁

Dalış için de kişibaşı 60 tl istendi. Biz pazarlık ettik ve 50’ye daldık. Daha ucuza dalan da vardır eminim.

Meis adası turu. Bilin bakalım bu kaç para? Kişi başı gidiş dönüş 60 tl 🙂 Her tur olduğu gibi bu da 60. Meis, Kaş’ın tam karşısında Türkiye’ye en yakın Yunan adası. Çok kapsamlı olmamasına rağmen bir başka yazımın konusu olacak. Okumak için tık tık.

Saklıkent Jeep Safari turu da acentaların en çok satanlar listesinde yer alan bir aktivite. Sizi bindiriyorlar jiplere, elinize de veriyorlar birer su tabancası, başınıza birer kask, ve maceraya hazırsınız. Yakapark ve Saklıkent’e gidiyorsunuz. Fethiye’de de satılıyordu aynı tur. Biz geçen sene kendi arabamızla gitmiştik buralara, o yüzden bu tura katılmadık. Geçen sene Ramazan Bayramı’nda gittiğimiz Fethiye tatilini okumak için tık tık.

Kaş’ta yapabileceğiniz maceralı aktiviteler bunlar. 

Macerasız bir şekilde denize girmek isterseniz Küçükçakıl plajındaki beachlerden birine oturabilirsiniz. En ünlüsü Derya Beach ve yanındaki Çınarlar Beach. Boş şezlong bulmak ne mümkün? Derya’nın restoran bölümünde son kalmış 1-2 masadan birine oturup meşhur pizzasını sipariş edebildiğimize şükrettik. Siparişlerimizin geç geldiğini söylememe gerek yok heralde 🙂

Küçükçakıl, Çınarlar Beach. Boş göründüğüne bakmayın, akşamüstü çektik

Limanağzı diye bir koy varmış, Kaş’tan tekneler ile gidilen. Her güne bir aktivite koyduğumuz için buraya gitmeye vaktimiz olmadı. Bilal’in yerinin meşhur olduğunu farkettim bu bölgede. 

Büyükçakıl plajı ve Hidayet koyu da bir başka bahara kaldı.

Kalkan ile Kaş arasında Kaputaş plajı var. Virajlı yollarda giderken karşınıza çıkıveriyor. Dağlar yarılmış da, deniz içeri sokulmuş sanki. Arabayı yola bırakıp denize merdiven ile iniyorsunuz. O an çok sıcaktı, şemsiyemiz yoktu, e titiz kocam da ıslak mayo ile arabaya binemez diye atladık burayı. Tabii ki hatıra fotoğrafı çekildik.

Kaputaş plajı

“Neler yiyemedik” bölümüne gelirsek… Bir çok bar ve restoran tavsiyesi toplamıştım. Ama hani herkes Bodrum ve Çeşme’deydi? Yok yok, bir o kadar insan da Kaş’taydı. Nereid Meyhanesinin mezelerini tadamadan döndük, sağlık olsun. Bilokma, Üzümkızı, Maya Garden gitme teşebbüsünde bulunup gidemediğimiz yerlerdendi. Ehlikeyf isimli restorana oturduk, tamam yorumlar da güzel ama siparişimiz gelmedi. 1.5 saatin sonunda daha ana yemeğin ızgaraya atılmadığını duyunca orayı da bir salata yemiş olarak terkettik.

Bir umut menüye bakıyorum, aç kalacağımdan habersiz

Spagettici çok ünlüymüş, bana biraz abartılmış geldi. Fiyatları pahalı, tiramisu da fazla alkollüydü. Son lokmamda “sarhoş olur muyum?” diye düşündüm. “Orijinali böyleymiş” ne yapalım? Tabii ki restoranları bayram performansları ile değerlendirmemek lazım, panikten bazı hatalar yapılmış olabilir.

Neyse ki Derya Beach’de pizza yiyebildik, o maddeye bir tik koyduk.

De Javu Bar’da günbatımında kokteyl yudumlama maddesi ise başarısızlıkla sonuçlandı. Her gittiğimizde dolu, kapıda insanlar sırada bekliyor…

Mavi Bar, tam meydanda rengarenk sandalyeleri olan ve güzel müzik yapan bir bar. Bir masa boşaldıktan sonra ışık hızıyla tekrar doluyordu. Adeta sandalye kapmaca oynanıyordu ve biz de bu oyunun galiplerinden olduğumuz için mutluyduk.

Mavi Bar’ın neşeli sandalyeleri

Bu arada Kalkan‘da bir akşam yemeği yedik. Gittiğimiz restoranı bir arkadaşım önermişti, Trip Advisor’da da 1 numarada olduğunu görünce “gidelim” dedik. Sade Restoran’a gece olmadan aydınlıkta gidilip terasında yer kapılması tavsiye edilir. Yemekleri lezzetli, tatlısı sürprizli. Bizden başka Türk yoktu, genelde İngilizler geliyormuş. Hep dolu olan bir yer, fiyat biraz yüksek.

Artık şunu çok iyi anladım, bir mekanın işletmecisi işinin başında olup müşterileri ile tek tek ilgilenirse o mekan başarılı oluyor. Otel Per Se’de de bunu gördüm, Sade Restoran’da da.

Kaş’ın çok sevimli bir çarşısı var. Kendine özgü beton-ahşap binaları begonviller sarmış. Çok da güzel hediyelik objeler var. İleride yazlık evim olursa duvar süslerini Kaş’tan almaya karar verdim. Baykuş figürü çok modaymış, ben yeni farkettim.

Kaş çarşısından manzaralar

Kaş çarşısından manzaralar

Kaş çarşısından manzaralar

Kaş, hem eğlenceli, hem dinlenmeli, aynı zamanda maceralı bir yer. Yine gidilesi, hep gidilesi… Önemli olan doğru zaman!

Umarım herkes için doğru zamanda, doğru yerde olmaklardan oluşur hayat 🙂

Meis Adası ile ilgili yazım için tık tık…