Bafa Gölü ve Kapıkırı Köyü23 Mayıs 20147 YorumKategori : Kapıkırı Köyü , Yurt içi Seyahatleri23 Doğaseverlerin kaçırmaması gereken bir destinasyonla karşınızdayım! Doğanın yanında tarihle de ilgileniyorsanız burası tam size göre.Bafa Gölü, Ege Bölgemizin en büyük gölü. Bir kısmı Söke, bir kısmı da Milas sınırı içinde. Beşparmak dağlarının eteğine uzanmış bu gölün etrafı zengin bitki örtüsüyle süslenmiş. Ender su kuşlarını ve balık türlerini de gözlemleyebileceğiniz eşsiz bir coğrafya.Bafa Gölünde manzara güzel…Doğanın tarihle buluştuğu bu noktada göl kenarındaki Kapıkırı köyü içinde bulunan Heraklia antik kent kalıntılarını görüp, gölden tutulmuş yılan balığını da mideye indirince “iyi ki gelmişim buralara” dememenize imkan yok.İzmir, Aydın, Muğla civarında yaşıyorsanız Bafa Gölü çevresine günübirlik bir pazar ziyareti yapabilirsiniz. Uzakta oturanlar da üzülmesin, yazın Bodrum’a veya Didim’e geldiğinizde, kalabalıktan bunaldığınız bir günü buralara ayırabilirsiniz. Bahsettiğim yerler Bodrum’a 80 km, Didim’e ise 45 km uzaklıkta.Bafa Gölü 1994’ten beri doğal tabiat parkı statüsündeBizim çok da iyi bilmediğimiz bu bölgeyi yabancı turistler çoktan keşfetmiş. Olta balıkçılığı, doğa yürüyüşü, kampçılık, botanik turu, kuş gözlemi, manzara izleme gibi aktiviteleri gerçekleştirmek için geliyorlar Bafa Gölü’ne. Ressamlar da gelip bu güzel manzarayı resmediyorlarmış sıklıkla.Bafa gölü eskiden Ege Denizi’nin bir körfeziymiş. Şu an gölün denize olan mesafesini görünce buna inanmak güç. Yüzyıllar içinde Büyük Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvüyonlar ile bir göl haline gelmiş. Bafa Gölü ülkemizin en genç göl ekosistemlerinden biriymiş.Eskiden denizin bir parçası olan bölgeyi göstermek için görseli Google’dan aldımYamacına yaslandığı Beşparmak Dağlarının eski ismi olan Latmos adı ile anılıyormuş körfezin adı da.Beşparmak Dağları şekli itibariyle 5 parmağa benzediği için bu ismi almış. Dağın içinde Bizans döneminden kalma manastırlar, milattan önce 6. yüzyıla ait olduğu anlaşılan kaya resimleri varmış. Dağın tepesindeki göl manzarasını da göz önünde bulundurursak Latmos’un dağ yürüyüşü klüplerinin favori noktası olduğunu söylememe gerek kalmaz herhalde!Ben de bir gün yürüyüş grupları ile buraya gelmeyi çok istiyorum. Rotalar üzerindeki kaya resimleri ile binlerce yıl önce dağlarda yaşan kişilerin izlerini hissetmek değişik bir duygu olsa gerek.Göl kenarındaki Heraklia sapağından saptığınızda ilk önce Gölyaka Köyü çıkıyor karşınıza. Bazı dağ yürüyüşü parkurlarının başlangıç noktası bu köyün içinden.Daha da ilerlediğinizde Kapıkırı Köyü’ne varıyorsunuz. Burası hem Heraklia antik kenti kalıntılarını görebileceğiniz, hem Bafa Gölü kıyısında, hem de dağlarda yürüyebileceğiniz, közde pişmiş kahve molası verebileceğiniz bir köy.Kapıkırı KöyüGöl kenarında bir şeyler içip yürüyüş yapabilirsinizUyarmalıyım ki, bu köy yüksek doz doğallık içeriyor! Burnunuzda tezek kokusu, kulağınızda kuzu sesleri eşliğinde yürürken dikkat edin de hayvan pisliğine basmayasınız! Etrafta otlayan inekler size doğru bir kaç adım atıp sizi korkutabilir, ortalıkta özgürce koşuşturan horozlar ise sizi gagalayabilir!Üstüme gelmeseler iyiydi…Tarihi kayaların dibinde özgürce gezen tavuklarKöyde üzerlik bitkisinden yapılmış el işi kolyeler, oyalı yemeniler tatlı teyzeler tarafından satılıyor. Ben buradan aldığım bir kaç kolyeyi sıklıkla kullanıyorum. Bu gittiğimde de 5 teyze (bazıları abla)yan yana dizilmiş, hiç birine kıyamadım, yine hepsinden bir şeyler adım 🙂Size “beşi bir yerde” diyebilir miyim?Milattan önce bu bölge deniz kenarında iken Heraklia önemli bir liman kenti konumunda imiş. uzun süre Bergama Krallığı ve Roma İmparatorluğunun egemenliğinde kalmış. Şu an Heraklia antik kentinden kalanlar: Kaya mezarları, Athena tapınağı, şehir surları, agora…Şehir surlarıŞehir surlarıKaya Mezarlar, KapıkırıKaya Mezarlar, gölün içindeki kayalıkta bile var.Merdivensi kayalıklar eski bir tiyatronun kalıntıları olabilir mi?Merdivensi kayalıklar eski bir tiyatronun kalıntıları olabilir mi?Kapıkırı köyünde çocuk olmak da ilginç olsa gerek. Bir ilkokul düşünün ki göl manzaralı, bahçesi de antik şehrin pazar yerine açılıyor, yani “agora“ya. Gerçi şimdi o binadan taşınmışlar, ilkokul binası atıl duruyor. Yine de oranın okul olduğu zamanlar çok uzak geçmişte kalmadı. Saklambaç oynarken Athena tapınağına saklanmak, surların arkasına gizlenmek, kaya mezarlara girmek ise hala Kapıkırı’da çocuk olmanın bir parçası 🙂Resimdeki bina eski ilkokul binası. Önündeki boşluk da Agora’ya açılıyorİlkokuldan manzaraGölün içinde 5 adet ada bulunuyor. Adalardaki harabeler Bizans döneminden kalan manastırlara aitmiş. Adalar aynı zamanda endemik kuş türlerinin de üreme noktalarıymış. Bafa gölü üzerinde tekne turu yapıp adalarına daha yakından bakabilirsiniz.Bafa Gölü adaları endemik kuş türlerinin üreme noktalarıBu ada Kapıkırı ve Bafa Gölü’nün simgesiEski zamanlardan günümüze kadar anlatılagelen bir de mitolojik hikayesi var Kapıkırı’nın. İnternette bir çok versiyonu var hikayenin, ben içlerinden en beğendiğim şeklini aktarıyorum:Eskiden buralarda Endymion isimli bir çoban yaşarmış. Endymion öyle yakışıklıymış ki, ay tanrıçası Selene Endymion’a gönlünü kaptırmakta geç kalmamış. Selene, geceleri sevgilisini ziyaret eder, ay ışığı göle yansıyıp su ışıkla oynaştıkça Endymion ve Selene de aşk yaşarlarmış.Günün birinde Zeus bu aşktan hoşlanmış ve Endymion’a “dile benden ne dilersen” demiş. Endymion da sonsuza kadar genç ve güzel kalmayı dilemiş. Bunun gerçekleşmesi için Zeus Enymion’u sonsuz bir uykuya yatırmış. Ay Tanrıçası Selene Endymion’u uyurken de ziyaret etmeye devam etmiş, aşklarından da tam 50 çocuk meydana gelmiş.Zaman içinde Heraklia kentinin denizle iletişimi kesilince tarihinde kocaman bir boşluk oluşmuş. Kent önemini yitirmişOrta çağda Hristiyan rahipler tarafından tekrar keşfedilmiş köy. Beşparmak dağlarının kuytu köşeleri rahiplerin sığınma, inzivaya çekilme noktası olarak kullanılmış. Dağların içindeki manastır kalıntıları da o dönemlerden kalma imiş.Manastırların en eskilerinden olan Yediler Manastırı Gölyaka köyünden 1buçuk saat yürüme mesafesinde. Biz gitmeye yeltendik, ama yolun başını tam kestiremedik, kıyafetimiz uygun olmadığı gibi öğlen sıcağı da bastırmıştı. O yüzden Gölyaka’da bir tepe noktadan manzara fotoğrafı çekilip aşağı indik.Gölyaka Köyü’nden manzaraBafa Gölü kıyısına gelmişken bir şeyler yemeden de dönmemek lazım…Kapıkırı köyünün içindeki pansiyonlara ait kafelerde çay içip göl manzarasına doyabilirsiniz. Bu bölgede gölden tutulmuş yılan balığı yemek lazımmış.Böyle güzel kafeler de var…Biz tercihimizi kahvaltıdan yana kullandık. Söke Milas yolu üzerinde Kapıkırı sapağına sapmadan (Söke tarafından gelirken) göl kenarında Çeri Restoran bu bölgenin popüler kahvaltı mekanıymış. Hakikaten de çok kalabalıktı. Erken gidip göl kenarında yer tutulmasını tavsiye ederim.Kahvaltı masamızdan manzaraÇeri Restorant’ın sloganı nasıl?Doğası ve manzarası güzel bir restoran, kahvaltı malzemeleri de tatmin edici lezzette. Tek kusur kalabalıktan ötürü aksayan servisti. Ekmeği kızartıp getiremediler bir türlü.Maalesef güzelliklerin kıymetini bilmeyen bir milletiz. Maddi kazançlar her şeyin önüne geçmiş… Doğaymış, tarihmiş umrumuzda değil, yeter ki cebimiz dolsun! Bu anlayışın bir sonucu olarak zaman zaman gazetelerde “Bafa Gölü kirliliğin pençesinde”, “Yediler Manastırı yıkılıyor” gibi haberler okuyorum ve buna ne kadar üzülüyorum bilemezsiniz. Güzel yerleri gezmeyi sevdiğimiz gibi korumayı da öğreneceğimiz günlerin gelmesini dileyerek yazıma son veriyorum…Bu güzelliğe kıymayın!Kapıkırı Hatırası, 2011’den 🙂Bunu paylaş:Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)İlgili Paylaş doğa , ege köyleri , izmirde pazar aktiviteleri