İşte canım memleketimin cennetten bir parçası… İzmir, Aydın çevresinde yaşayanlar için alternatif bir pazar günü aktivitesi, hem gezmeli tozmalı, hem de yemek yemeli. Baharda kendini çayıra çimene atmak isteyenlere göre…
Dilek Yarımadası, Aydın’nın batısında yer alan bölüm. Buranın resmi adı “Dilek yarımadası – Büyük Menderes Deltası Milli Parkı“. Kuşadası’nda tatil yapmış bir çok kişi bu yarımadanın denize girilebilen Güzelçamlı tarafını bilir. Zira Kuşadasının en güzel denizi milli parktadır. Bugün bahsedeceğim yer ise denize girdiğimiz yerin arka tarafı, yani dağın diğer eteği.
Dilek Yarımadası
Haritada yürüyüş ikonu ile gösterilen bölüm Doğanbey köyü. Yüzme ikonu ise yazın severek yüzdüğümüz bölümü gösteriyor. Arada Mykale Dağları var, modern ismiyle “Dilek Dağı” veya “Samsun Dağları“. Yürüyüş ikonu boşa değil, gerçekten de bir trekking parkuru var burada. İster Güzelçamlı tarafından girip (Kanyon adlı bir girişi var) dağı aşıp Doğanbey köyüne inin, ister tam tersini yapın.
Samsun Dağlarına doğru yürüyüşün başlangıç noktalarından biri
Doğanbey köyü Eski Doğanbey ve Yeni Doğanbey olarak 2’ye ayrılıyor. Gezilesi olan yer eski olanı, Domatia olarak da geçiyor köyün ismi. Burası eski bir Rum yerleşkesi, yine bir mübadele kurbanı. Rumlar burayı terkederken güzelim taş evlerini tahrip edip gitmişler. Tahrip olmuş binalar, dağlık yapısı, tarım alanına uzaklığı ve rüzar almasından ötürü yeni gelen Türkler buraya yerleşmek yerine Yeni Doğanbey’i kurmuşlar.
Domatia’daki, yani Eski Doğanbey’deki Rum evleri aslına sadık kalmak koşulu ile restore edilmiş. Burası zamanla tarihi dokuyu korumayı amaçlamış, doğasever zenginlerin yaşadığı bir köy haline gelmiş. Sırtını dağa yaslamış mimari harikası taş evler aynı zamanda deniz manzaralı. Sokaklar arnavut kadırımlı, bahçeler bakımlı.
Eski Doğanbey’e giriş
Domatia’dan deniz manzarası
Eski Doğanbey sokakları
Evleri
Kedileri
Kedileri
Ve cumbaları…
Bir çok fotoğraf topluluğunun da gezi düzenlediği bir yer burası. Estetik kompozisyonlar oluşturmaya müsait.
Ortasından da bir dere geçiyor köyün, yağışlı zamanlarda akan bu dere de ayrı bir güzellik katıyor.
Köyü ortadan 2’ye ayıran derecik
Köyün girişindeki taş bina “Dilek Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Milli Parkı Ziyaretçi-Tanıtım Merkezi“. Burası 1890’larda hastane amaçlı yapılan ve daha sonra ilkokul, karakol gibi işlevleri yüklenen ve sonunda restore edilmiş bir yapı. İçini gezip bu bölgede yetişen bitkileri ve bölgede yaşayan hayvan türlerinin doldurulmuş hallerini görebilirsiniz. Bir yerel rehber de size bilgi veriyor.
Kısacası Doğanbey’de taş evler arasında gezin, kapıların önünde romantik fotoğraflar çektirin, dere kenarına inin, çiçek toplayın, tanıtım merkezini ziyaret edin vs… Ama sonrasında kendinizi acıkmaya programlayın.
Çünkü Eski Doğanbey’den deniz kenarına inip 6 km daha ilerleyince Karina Balık Restonanına ulaşacaksınız. Restoran her kilometrede oklarla gösteriliyor. Restoranın olduğu yere, yani deniz kenarında ulaşacağınız son noktaya Karina deniliyor. Burası Dilek Yarımdası’nın gidebileceğiniz en uç noktası. Bundan sonrası Yunan adası Sisam’a çok yakın olduğu için jandarmanın koruması altında.
Deniz kenarında yine güzel fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz. Sığ bir su var, tekneler bağlanmış,, ördekler yüzüyor vs…
Tripodunu kapan gelmiş
Restorana gelirsek, mezeleri ve kalamarı fena değil ama balığı gerçekten çok lezzeti. Hakiki deniz balığı olmasından mıdır, pişirilme yönteminden midir, ortamından mıdır siz karar verin 🙂 Fiyatları normal, ne çok pahalı ne de ucuz. Salaş bir mekan ama çok keyifli. Bahçesindeki maymunla da oynayın mutlaka. Fındığa fıstığa bayılıyormuş kerata!
Keyifler keka
Maymuna selam vermeden geçmeyin!
Bu gezi bir cumartesi veya pazar öğleden sonrası için uygun bir rota. Doğaya olan düşkünlüğünüze göre Eski Doğanbey’de 1-2 saat zaman geçirebilirsiniz. Alışveriş ortamı yok, sadece çevre gezisi. Orada geçireceğiniz 1-2 saatin sonunda acıkmış olun ki afiyetle yiyebilesiniz. Bir de yemek gün batımına denk gelirse değmesinler keyfinize!
Ulaşıma gelirsek, Söke’den Didim-Milas-Bodrum karayoluna çıkıp ilerlerken bir kaç kilometre sonra Priene ile Eski Doğanbey’i gösteren tabelaları göreceksiniz ve bu yola sapıp devam ettiğinizde Güllübahçe’ye ulaşacaksınız.
Güllübahçe’yi geçince Didim-Prine sapağına geleceksiniz. Didim’i işaret eden yolu (Didim eski karayolu) takip edeceksiniz ve Atburgazı’nı geçip Tuzburgazı-Doğanbey’i gösteren tabelalardan saparak devam ettiğinizde Tuzburgazı’nın içinde bulunan Doğanbey tabelasını göreceksiniz.
Söke’den ulaşım
Bu arada zamanınız varsa yol üzerinde uğramanızı tavsiye edeceğim güzel yerler var. Güllübahçe beldesi mübadele öncesinde Türklerin ve Rumların ortak yaşadığı bir kasabaymış ve bu kasabanın tepe noktası eskiden Gelebeç olarak adlandırılmış. Gelebeç mevkiindeki Rumlar Aziz Nikolas (bildiğimiz Noel Baba) anısına bir kilise inşa etmişler. Güllübahçe’de oklar ile gösteriliyor kilise. Aziz Nikolaos Kilisesinin bakımsızlığı insanın moralini bozsa da görülmeye değer olduğunu düşünüyorum. Bir de kemiklik bölümü var ki, bakın ve şaşırın diyor, yorum yapmamayı tercih ediyorum 🙂
Aziz Nikolaos kilisesi
Restorasyon yapılsa keşke
Hala silinmemiş freskler var
Kilise bahçesinde kemiklik bölümü. İçeri bakmayı unutmayın!
Kiliseye arabanızı aşağıda bırakıp yürüyerek çıkalabilirsiniz, fakat yokuşlu olduğunu da söylemeliyim. Araba ile çıkış da mümkün. Güzel sokaklar ve evlerin olduğu hoş bir yolu var kilisenin. Yokuş üzerindeki Günbatımı Restorant’ta Söke ovası manzarasına nazır çay molası da verebilirsiniz.
Kiliseye çıkan yokuş Söke ovası manzaralı
Güllübahçeyi geçince de Priene antik kenti bir başka durak olabilir. Buranın eskiden bir liman kenti olduğuna inanmak çok zor. Eskiden Söke ovası da denizmiş ve Büyük Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlar ile ova haline gelmiş. Burayı da bir gün ziyaret edip tarihi bilgiler ile anlatabilirim belki…
Güzel Ege’nin bu bakir noktasını bu haliyle ziyaret etmenizi öneririm, çünkü ileride buraların Şirince’nin tahtını sallayacağını düşünüyorum. Kalabalıklaşıp bozulmadan gezelim, görelim…
Yorumlar (12)
Gerçekten muhteşem otesı yerler .. Gitmediyseniz gidin mutlaka!
Burası Prıene (gulubahçede) antık kentıne çok yakın. samsun da, denız tıcaretı yapan prıene nın bır kolonısı olarak kurulmuş. samsaon daha sonra samsun a donmuş. bence bu sebepten samsun dagı olarak geçıyor.
Domatia ve karina harika bir yer.fakat uzulerek belirtmeliyim; tavsiye uzerine acikarak gittigimiz karinada en uçtaki isletmenin isteksiz ve ilgisiz servisi, mezelerinin ozensiz ve lezzetsiz sunumu bizi cok uzdu.balik ve kalamarinin, dogasinin ve manzarasinin essiz guzelligi ile teselli ettik kendimizi.\r\n
merhabalar yaziniz genel anlami ile basarili ben o koyde dogdum buyudum 1924 mubadelesi ile rumlar gidip yerine selanik gocmenleri yerlestirildi ve ta ki 1985 yilina kadar gocmenler orada yasadi. Sonra zenginler gelip fakir koylulerden evleri uc kurus bes paraya alip simdi milyonlarla anilan paralara cikardilar ev fiyatlarini o koyun mimarisi dogasi evet cok guzel ama en onemlisi oradaki ruh onemli yasanmisliklar onemli belirtmeden gecemedim sevgiler
Doğanbey köyü ve karina gerçekten doğa harikası yerler. gezip görmeye değer, zamanın nasıl geçtiğini anlamadan doğa ve tarihin içinde gezi yapıyorsunuz.
Cok guzeel bir yazi olmus elinize SAGLIK
guzel
tanitim merkezinde kiyida olu bulunmus bir akdeniz fokunun iskeleti ve nesli tukenmis hayvanlardan olan anadolu parsinin kurku bulunuyor yaziniz cok guzel olmus eklemek istedim sokemizi tanittiginiz icin tesekkurler
Katkınız icin tesekkurler!
Dağın antik devirdeki adı Samson. Yunan mitolojisindeki Pan'in hikayesinin gectigi dağ. Panik/Panic kelimesi de bu hikayeden geliyor.