Coğrafya derslerinden öğrendiklerimi hayat tecrübemle yorumlayacak kadar yaşlandığıma göre rahatlıkla söyleyebilirim ki girintili çıkıntılı kıyılar yüzmek için cennet! Datça da ülkemizin en çetrefilli kıyılarından olduğuna göre deniz konusunda beklentimi olabildiğince yüksek tutarak bir Datça planı yapabilirdim.
Üstelik koskoca Can Yücel yaşamak için bu toprakları seçtiyse elbet bir bildiği vardır diye düşünüyor, beklentiyi daha da yükseltiyoruz.
Datça, güzel Anadolu’muzun batı yakasında bir yarımada. Bazı koylarında hayat var, bazı yerlere sadece tekne ile ulaşılıyor. Kara yolu ile ulaşılan yerler de virajlı yollarından ötürü pek ıssız.
Datça söz konusu olunca “bük” kelimesi sıklıkla karşınıza çıkacak. Zira bu büklerden Datça’da bir sürü var: Ovabükü, Hayıtbükü, Palamutbükü gibi…
Datça’ya önceden kendi ailemle tatile gitmişliğim vardı. O zaman için Hayıtbükü’nde konaklamıştık ve ne yalan söyleyeyim deli dolu üniversite çağlarımda bana biraz sıkıcı gelmişti. Ha denizi çok güzeldi ve oradan çıktığım tekne turu hayatımın en unutulmaz tekne turlarından biriydi, ama geceleri pansiyonumuzda film izlediğimizi hatırlıyorum.
Şimdi ise kendi çekirdek ailemle Palamutbükü konaklamalı bir tatile çıktık. Palamutbükü’nün denizi çok övülüyordu, Hayıtbükü’ne göre daha bir hareketliydi ve ne zamandır denemek istediğim butik otellerden biri burada bulunuyordu.
Neticede gittik gördük ve yazının başından söyleyebilirim ki ramazan bayramında boğucu bir kalabalığın olmayışı, mükemmel berrak denizi ile çok ideal bir tatil noktası. Datça tatilimizin artısını eksisini daha ayrıntılı yazacağım. Bu arada Datça tatil ekibimiz Olgun, ben, 2.5 yaşındaki Ekin ve 3.5 aylık Umay.
Önce Datçayı tanıyalım: Datça’ya Nasıl Gidilir, Datça nasıl bir yer, Datça’da neler yapılır gibi sorulara cevap verelim.
Datça’ya Nasıl Gidilir?
Datça’ya en yakın havaalanı Dalaman Havalimanı. Ama yakın dediğime de bakmayın, havaalanından Datça merkeze ulaşmak 2,5 – 3 saat sürüyor. Havaalanından araba kiralamayı düşünebileceğiniz gibi internette gördüğüm transfer hizmetlerini de kullanabilirsiniz.
Datça’ya karayolu ile gitmek istediğinizde Marmaris’ten Bozburun – Datça sapağına giriyorsunuz ve kendinizi tek şerit gidiş tek şerit dönüş virajlı yollara vuruyorsunuz. Bu yolda mola vermek için tabii ki Mavi pide’yi aklınıza yazıyorsunuz. Daha önce gidip yazdığım Selimiye de bu güzergahta, ama Datça için çok daha ilerilere gidiyoruz.
Mavi pidede köz patlıcanlı pidelerden seçmeli 😉
Bu yolun çok virajlı ve zorlu olduğu yönündeki söylentiler sanırım Datça’yı bu kadar sessiz ve ıssız kılıyor. Ben abartıldığını düşündüğümü söylesem akın akın Datça’ya gider misiniz? Yok yok, teker teker gidelim 🙂
Datça’ya ulaşmanın bir diğer yolu da bir şekilde Bodrum’a gelip Bodrum’dan Datça’ya giden arabalı feribotlara binmek. Datça – Bodrum arası feribot seferlerinin bilgisini https://bodrumferibot.com.tr/termal/ sitesinden alabilirsiniz, yolculuk 1,5 saat sürüyormuş.
Datça – Bodrum feribotlarının Datça’daki limanı “Körmen Marina” olarak geçiyormuş ve burası Datça merkeze 15 dakika uzaklıkta.
Biz Söke’de yaşadığımız için Bodrum’dan feribotu düşünsek de sabit saatlere uyum sağlamamız zor olacağı için karayolu ile ulaştık. Giderken Mavi Pide’de pide, dönüşte de Çine’de Köfteci Mehmet Zengin’in yerinde de köfte molası verdik.
Datça’da Nerede Kalmalı?
Datça Merkez: Hareketli, tesisi bol, denizi kumluk, hastane veya sağlık merkezlerine yakın olsun isterseniz tercih etmeniz gereken yer. Benim gözüme kestirdiğim otellerden denize sıfır olanlar: Uslu Otel Royal Yachting ve Fuda Otel. Bunlar haricinde Villa Aşina Datça Otel çok meşhur.
Eski Datça Bölgesinde ise taş evlerin butik otel olduğu bir ortamda konaklama fırsatı var. Ama buranın denize uzak olduğunu hatırlatmak isterim.
Mesudiye Köyü, Hayıtbükü, Ovabükü: Doğa ve denizin buluştuğu bir yerde, berrak bir denizde yüzüp huzur arayanlara yönelik yerler. Plajlar iri kumluk genelde. Ama akşamları hiç bir atraksiyon beklemeyin. Buralarda küçük pansiyonlar hizmet veriyor, restoran alternatifleri de var ama sınırlı.
Palamutbükü: Taşlık, berrak, süper deniz; pek çok restoran alternatifi ararsanız adresiniz Palamutbükü. Tabii ki buranın ulaşımı daha zahmetli ama değiyor. Bu arada çocuklu tatil için çabuk derinleşen denizi ve taşlı plajı çok uygun olmayabilir ama biz zevk aldık yine.
Palamutbükü’nde konaklamak için bizim seçimimiz Otel Mavi Beyaz idi. Burası Palamutbükü’nün en lüks butik oteli. Görünümü, ambiyansı çok hoş, personel çok güleryüzlü, fiyatı da çok pahalı. Koyun bir ucunda, diğer dip dibe olan pansiyonlardan uzakta izole bir ortamda olmak çok güzel ama o kadar paraya değmeyeceğini düşünenler olacaktır.
Örneğin bizim aile odasına sıcak suyun gelmesi çoook uzun sürüyordu. Hatta biz o kadar sabredemediğimiz için resmen sıcak suyla karşılaşamadık. Ve o kadar para ödediğimiz bir otelde böyle bir sorun yaşamamalıydık diye düşünüyorum. Bu durum benim keyfimi çok kaçırmadı ama kaçırabilirdi de…
Otel Mavi Beyaz
Otelde ortak alanlar da gayet güzel
Bu Vosvos otelin Instagram köşesi olmaya aday
Otel Mavi Beyaz, Palamutbükü
Kahvaltı masamızdan manzara. Kahvaltı açık büfeydi. Bayrama özel miydi bilmiyorum ama ben serpme olmasını tercih edebilirdim.
Otel Mavi Beyaz’ın hemen yanındaki Bük Pansiyon ve onun da yanındaki Aylin Ahşap Evler konum olarak iyi tesislerdi, fiyatlarına bakabilirsiniz. Biraz daha uygun fiyatlı olabileceğini düşündüğüm yine denize sıfır tesis de Ada Evleri Apart.
Diğer alternatifler:
Datça merkeze gelmeden önceki Karaincir koyunun özellikle çocuklu tatilciler için iyi olduğunu duymuştum. Buradaki Palm Bay Beach Hotel denemek istediğim yerler arasında.
Yine Datça merkezden önceki Aktur mevkiindeki Aktur kamping Türkiye’nin en meşhur kamp alanlarından. Buraya da bir gün çoluk çocuk gideriz diye umuyorum.
Hatta size hayalimdeki Datça konaklamasını da söyleyeyim: Bir teknenin güvertesi. Datça’da öyle muhteşem koylar var ki, burada bir mavi tur ölmeden önce yapılacaklar listemde 😉
Datça’da Gezilecek Yerler:
Datça’yı gezmenin raconu aslında arabaya atlayıp o koy senin bu koy benim gezmek. Araba yoksa minibüslerle de bu yöntem uygulanabilir. Biz 2 çocuk böyle yapamadık tabii. Ben önce Datça’da nereleri gezebileceğinizi anlatayım, sonra bizim ne yaptığımıza geçelim.
Ben gezilecek yerleri Marmaris’ten Knidos yönüne doğru haritadaki sıra ile anlatacağım.
Kızlan Yel değirmenleri Datça’ya girmeden 8 km önce gibi. Bu değirmenler ziyaret ediliyor mu emin değilim ama bu bölgedeki “Datça Bağcılık ve Şarapçılık” ziyaret edilebilir.
Datça Merkezde görecek 2 nokta var: Yeni Datça ve Eski Datça.
Eski Datça sahilden 2.5 km içeride kalıyor, araba ile veya minibüslerle ulaşabilirsiniz. Eski Datça’da begonvillerle süslenmiş taş evler, Can Yücel’in yaşadığı ev ve sokağı, tatlı hediyelik eşya dükkanları filan bulacaksınız.
Can Yücel’in evi ziyarete açık değil. Sadece 12 Ağustos’taki ölüm yıldönümlerinde açılıyor diye bir duyum aldım.
Biz bu tatilimizde Palamutbükü’nde konakladığımız için Eski Datça’yı eve dönerken yol üzerinde gezmeyi planlamıştık. Ama haziranın onyedisi olmasına aldırmadan bastıran yağmurdan ötürü gezemedik.
Eski Datça’ya arabadan el sallıyoruz ancak 🙂
Yeni Datça veya Datça sahilinde ise gezilecek en belirgin yerler: Kumluk Yolu ve Sevgi Yolu. Bunlar birbirini takip eden sahilde uzanan yürüyüş yolları. Restoranların hoş ambiyansını izleyerek yürüyüş yapmak çok keyifli.
Özellikle Kumluk yolunda mutlaka bir akşam yemeği planlayın derim. Genel konsept rakı – balık üzerine olsa da daha uygun fiyatlı seçenekler de var.
Kumluk yolundaki restoranlar
Datça’dan yarımadanın karşı kıyısına geçerseniz Bodrum feribotlarının yanaştığı Körmen Limanına varıyorsunuz. Burada yapılan marina da restoranlarıyla bir cazibe merkezi olma yolundaymış. Biz gitmedik.
Datça’dan Knidos’a doğru uzanırken uğrayabileceğiniz ilk koy Kargı koyu. İlerideki koylar daha iyi deniliyor ama Datça’dan ulaşımının kolay olması burayı denemeye değer kılıyor.
Knidos yolu denilen bir ana yol üzerinden devam ederken denize doğru birçok koy ve köy çıkacak karşınıza.
Mesudiye Köyü ve sahillerinden birkaçına mutlaka uğramalısınız. Sırasıyla Kızılbük (Gabaklar), Hayıtbükü, Ovabükü, Kurubük ve Palamutbükü görülebilir. Burada karşınıza çıkacak irili ufaklı koylarda mola verebilirsiniz.
Yazının başında da belirttiğim gibi Hayıtbükü‘ne yıllar önce gittiğimizde denizini çok beğenmiş ama sakinliğinden biraz sıkılmıştık.
Ovabükü ise diğerlerine göre daha uzun bir plajmış.
Kurubük‘e tepeden bakan yol kenarındaki cep ise mutlaka mola verip fotoğraf çekilmeniz gereken bir nokta. Instagram’ın popüler manzara fotoğraflarından biri olan bu noktada benim de bir pozum oldu.
Kurubük’e tepeden bakıyorum
Palamutbükü, Datça’nın merkezinden sonra en büyük yerleşim yeri olma özelliğinde, 2 km uzunluğunda bir sahili var ve sahil boyunca ılgın ağaçlarının altında manzaralı restoranlar çok keyifli bir tatil vaadediyor.
Keyifli bir tatil demiştim değil mi?
Kumsalı taşlık, suyu muhteşem. Palamutbükü’nde denize girerken deniz ayakkabısı, maske ve şnorkel de yanınızda olsun derim.
Ve Umay denizle tanışır 😊 3,5 aylık.
Benim tatil anlayışım akşam yemeğinden sonra yürüyüş yapıp çarşı gibi yerlerde bakınmak olduğu için Palamutbükü’nün tam aradığım tatil yeri olduğunu söyleyebilirim.
Palamutbükü’nde denize girmek için birçok şezlong şemsiye hizmeti sunan tesis var ama bizim kaldığımız Mavi Beyaz otelin plajından da yararlanabilirsiniz. Ortamı biraz daha elit ve kalabalıktan uzakta. Girişi 40 tl, havlu ve şezlong ücreti, ayrıca 1 de içecek dahil.
Mavi Beyaz Beach
Palamutbükü’nden 1 km uzaklıktaki Akvaryum Gerence koyunu bize şiddetle önerdiler. Fakat bizim kızlar çok küçük oldukları için biz öyle bakir bir plaja gidip tek tek denize girmeyi göze alamadık. Palamutbükü’ndeki şemsiyemizin altında tekil takılmayı tercih ettik. Ama siz mutlaka gidin.
Knidos Antik Kenti de yarımadanın en uç noktasında sizi bekliyor. Zeytin ağaçları arasında ilerleyen bu yoldaki manzaralar da bir hayli hoş, yolun kendisi biraz virajlı… Palamutbükü’nden yarım saat, Datça merkezden ise yaklaşık 1 saat sürüyor.
Knidos, eski bir medeniyetin izlerini görmeye “Vay anasını adamlar burada yaşamış mı şimdi” demeye ve aslında ağlanacak halimize gülmeye gideceğiniz bir yer.
Çünkü tarihin ilk çıplak kadın heykeli olarak bilinen Afrodit heykeli zamanında Knidos’u çok meşhur etmiş bir yapıtmış. Ama şimdi nerede derseniz, Knidos’ta değil. Knidos aslanı heykeli de yine buranın eski sembollerindenmiş. Şimdi nerede bu Knidos aslanı dersiniz? Londra’daki British Museum’un girişindeymiş! Vah ki ne vah.
Yine de bu sene Knidos’a biraz bakım yapılmış olduğunu öğreniyorum, etrafına teller çevrilmiş. Biz buraya geldiğimizde saat 7’ye 10 vardı ve 7’de ören yeri kapanıyordu. Yani yanlış zaman seçmişiz. Siz siz olun “akşamüstü serinliğinde gezeyim” deyip bizim kadar geç kalmayın. Birkaç blogda “güneşi Knidos’ta batırın” önerileri vardı ama haziran ayında bu bana pek mümkün gibi gelmedi.
Knidos’a geç kalınca tellerin arkasından izliyorum bu antik kenti
Gün içinde gezecek olursanız mayolarınızla gidip plajında yüzebilirsiniz.
Bir de deniz feneri varmış Ege ile Akdenizin buluşma noktasında, ama biz oraları keşfedemedik.
Knidos’a giriş 10 tl, müze kart da geçerli.
Datça’da bir tekne turu mutlaka yapılmalı diye düşünüyorum. Farklı noktalardan hareket eden turlar var, eminim hepsi harikadır.
Datça’da Neler Yenir? Datça için Mekan Önerileri
Yine muhitlere göre ayıracağım önerilerimi.
Datça Merkez’de kumluk yolundaki süslü mekanlardan en meşhuru Dutdibi Fish mekan. Ama ona gitmek şart değil, sahil boyu tüm mekanlar çok süslü. O sırada önerilen diğer yerler: Hüsnü’nün Yeri, Maradona önerilen diğer rakı – balık mekanları.
Kumluk Yolu’nda bu ortamı mutlaka görmelisiniz!
Kumluk yolunda rakı balık değil de başka çeşit yemek isterseniz Kumluk Cafe tercih edilebilir, biz de orada yedik.Bayramdan ötürü servis biraz yavaştı ama yediklerimiz fena değildi.
Kumluk yolu’nun meşhur pizzacısı Cafe inn ve kahvecisi Machu Pichhu Guru Cafe bir kenara yazılsın.
Datça merkezde Fevzi’nin Yeri ilginç meze çeşitleri ile denemeniz gereken bir yer olarak notlarımda yer aldı, Meyhane Datça da sazlı sözlü bir gece geçirmek isteyenlere öneriliyor.
Datça’da canlı müzikli eğlence mekanı arıyorsanız bu sene Cooplive adresiniz olabilir.
Ovabükü’nde Poyraz’ın Yeri Datça çapında ünlü bir yer. Biz gidecek olduk, ama benzinimizin azaldığını görünce soluğu Datça merkezde aldık.
Palamutbükü’nde ise sıra sıra birçok restoran var. Manzaralar, ortam müthiş. Beğendiğiniz birine oturabilirsiniz aslında ama bizim yediklerimiz otelimizin restoranı Deli Zeytin ve Palamutbükü’nün diğer ucunda limana yakın olan Liman Restorant.
Palamutbükü’nde restoranlar
Deli Zeytin fena değildi, ortamı diğer mekanlara göre daha şık. Biz otelde kaldığımız için öğlen yemeklerini de burada yedik. Mutfağının çeşitliliği iyiydi.
Liman Restoran‘ın “taşta ahtapotu” ise unutulmazdı. Liman restoran sadece deniz ürünleri üzerine hizmet veriyor ve çeşitleri sınırlı, yemekleri odun ateşinde pişiriyorlar. Manzarası ve konumu diğer yerlere göre iyi olmasa da lezzetleri için tekrar Palamutbükü’ne gidersem yine burayı tercih ederim.
Palamutbükü’nde adını çok duyduğumuz Le Jardin de Semra kapanmış, bilginiz olsun.
Palamutbükü’nün keçi sütlü dondurması baya ünlü, mutlaka yiyin dendi. Biz de yedik ama sadesi bana biraz fazla keçi kokulu geldi, hassasiyetiniz varsa dikkate alın 🙂
Palamutbükü’nde gece sıkılmazsınız çünkü 2 tane canlı müzik mekanı bile vardı. Birisi bizim yediğimiz Liman Restoranın da ilerisinde. Hatta biz yerken sesi duyuluyordu, yani biz de müzikli bir yemek yemiş olduk. Diğeri ise What’s App Pub.
Datça’dan Neler Alınır?
Datça’nın 3 B ile meşhur olduğunu herkes yazmış, ben de yazayım: Bal, Badem ve Balık.
Bal ve badem ürünleri satan birçok yere rastlayacaksınız. Benim en beğendiğim ve bu ürünlere yenilikçi bir yaklaşım sunduğunu düşündüğüm yer Kocamaar Çiftliği oldu. Web sitesini inceleyin, siz de seveceksiniz.
Badem ağaçları arasından ilerleyerek ulaşılan satış mağazasından lezzetli ve sağlıklı atıştırmalıklar ve farklı badem ürünleri alabilirsiniz. Özellikle badem kremalarını tavsiye ederim, ben kakaolu olanı çok beğendim.
Olivefarm çiftliği ise Reşadiye mahallesinde zeytinli ürünlerin satıldığı bir yermiş. Buraya uğrayamadık ama eminim güzeldir.
Bizim Datça gezimiz şöyle gerçekleşti,
Palamutbükü’nde otelimize yerleştik ve tüm gün sahilde, otelde takıldık.
Ertesi gün akşamüstüne kadar Palamutbükü’nde kalıp akşamüstü önce Knidos’a gittik, oradan Ovabükü’ne akşam yemeğine gitmeyi planlayıp kendimizi Datça merkezde bulduk.
Üçüncü günümüzde bir önceki gün Datça’ya gitmemiş olsaydık öğleden sonra gidip önce Eski Datça’yı gezip sonra Kumluk yolunda yemek yeme planı yapmıştık. Ama Palamutbükü’nde kalıp Eski Datça’yı dönüş yolunda görmeyi uygun bulduk.
Dönüşte ise Kocamaar Çiftliğine uğradık, çok yağmur bastırınca Eski Datça’yı göremeden eve döndük. İnanılmaz bayram trafiği vardı, yine de sağsalim eve ulaştık.
Yolumuzun tekrar Datça’ya düşeceğine eminim. Çünkü her yeri ayrı güzel bir coğrafya. Üstelik Datça’yı sadece yazın değil, şubat ayında badem çiçeği festivali zamanında da görmek isteyebileceğinizi düşünüyorum. Çünkü Japonya’nın sakuraları varsa, Datça’nın da badem çiçekleri var 🙂
Datça’yı uzak diye erteliyorsanız bence Can Yücel’in şu sözlerini hatırlayıp kendinizi ikna edin ve ilk fırsatta Datça’yı görün.
En uzak mesafe ne Afrika’dır
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler,
Ne yıldızlar geceleri ışıldayan…
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan…
Yorumlar (4)
Merhaba,
Melike Hanım yolunuz tekrar Marmaris yada Datça ya düşerse, Marmaris ile Datça arasında bulunan Hisarönü körfezinde Teknemiz bulunmakta günlük Hisarönü tekne turu yapıyor sizleri misafir etmek isteriz.
her fotoğrafınız ayrı güzel birde datçanın güzelliği eklendiğinde mükemmel :)
Merhabalar Melike hanım uzun zamandır bloğunuzu takip ediyorum bende sürekli yurtiçi yurtdışı seyahatlere çıkıyorum bugün Çökertme'de kaldığınız otele geldik çok güzel keşfedilmemiş yerleri buluyorsunuz yazılarınızın devamını bekliyorum
Son fotoğrafta çok güzel bir mesaj vermişsiniz.
Elinize sağlık, harika bir rehber olmuş.